Zehirli | Konular | Kitaplar

MUSTAFA İSLAMOĞLU

MUSTAFA İSLAMOĞLU : O’da Efgani mezhebsizini savunanlardan.[1] Türkiye’deki mezhepsiz reformcuları kaynak alarak kitaplar yazanların içinde kalemi güçlü bir isim. Hiç değilse İmamlar ve Sultanlar kitabında, imam-ı Azam (rh.a) efendimizi Ebu Hanife’den hariç “Azam” lakabı ile anabilmiş, Allah rahmet eylesin, şehid imamdır diyebilmiştir.Tabi burada maksadı tağuta karşı kendine malzeme olarak İmam-ı Azam efendimizi seçmek değilse !

Bu cümlelerinin onu Muhammed Abduh, İbn Hazm, İbn Teymiyye, M.Abdulvehhab, Mevdudi..vs. gibi isimlerin ve rafizi vehhabi etkilerinden kurtarmaya bir sebep olmasını dilerim. Zira kitaplarında kaynak olarak ele aldığı isimlerden bazılara bunlar ! Bu isimlerin ne korkunç itikad hırsızları olduğunu benim gibi ilimsiz biri tesbit edebildiğine göre, kendisinin bunları bilmemesi düşünülemez !Geriye bir tek ihtimal kalıyor : Bu isimlerin çağırdığı itikadı-Allah korusun- benimsiyor olmak !

Bahsi geçen kitabında (sh: 178) İmam-ı Yusuf (rh.a.) gibi bir müctehidi yargılaması haddini bilmezlik olsa gerek.Bu mübarek imamı yargılamaktan geri durmayan birinin, mezhepsiz olduğu bilinen Mevdudi’yi de aynı sayfada İmam Yusuf’a nispet edercesine övmesi enteresandır.

Bir başka kitabında çok talihsiz cümleleri var. Sevgili Peygamberimizin gözlerinin, mübarek ağız biçiminin, inci dişlerinin güzelliğini, sesinin gür çıktığını, yani peygamberi mucizeden olmak üzere, seslerinin çok uzaklardakilerin dahi duyabildiğini, boylarının herkesten yüksek göründüğünü, tenlerinin misk-i amber gibi koktuğunu, bir çocuğu sevse o çocuğun başında mübarek ellerinden yayılan kokunun günlerce ayrılmadığını çeşitli muteber ehl-i sünnet kitaplarında okumuşsunuzdur.

İslamoğlu’da tüm bunları epey malumatla mezkur kitabında naklettikten sonra bakın ne diyor : Rabbimiz Hz.Peygamberi örnek olarak gösterdiği halde, nedense klasik ulema ille de onu efsaneleştirmek için ellerinden geleni arkalarına koymamışlardır… Verilmek istenen insan tipi taklid edebilecekleri bir nebi değil de kendisine sadece hayranlık duyulmak için oldukça aşkınlaştırılmış insanüstü bir peygamber tipi çizmekteler…Elbette efsaneler örnek alınsın diye değil, sadece insanlara ” onlar kim, biz kim! ” dedirtmek ve hayret ıslıkları çaldırmak için oluşturulur…Geçmişte bu tavır niçin takınıldı, bilemem.Lakin çağın mantığı da buna çok benziyor. Kutsa ve müzeye kaldır.. Onun örnekliği iki ayaklı Kur’an oluşundan gelir.Onunla ilgili söylenenler gerçek de olabilir..(!) [2]

nedense klasik ulema.. İmam-ı Suyuti,İmam Müslim, İmam Buhari, İmam Taberani, İmam-ı Kastalani, İbn-i Cerir M.Taberi (RA) gibi mübarek ve mutemet isimler mi klasik ulema ? Yani eski bakışlı, dar ufuklu klasik ulema demek istiyor. Efendimiz aleyhisselatü vesselamın hayatlarını cephe cephe gözlemlemiş, yıllarca hizmetlerinde bulunup O’nu (SAV) aşkla yeterince anlatamamış olmanın sıkıntısını çekmiş sahabe mi klasik ? Zira senin klasik dediğin ulemalar bu sahabe zincirinden gelen anlatımla bize o şanlı Peygamberi anlattılar.Yine bu dini biz -Allah razı olsun- onlardan öğrendik.

Siz çağdaş ulema olmaya özendiniz ve mezhep tanımazları akıl hocası bildiniz ! Çağdaş Hamidullah alçağı, Peygamber düztabandı, tükrüğünden başka mucizesi yoktu dememiş miydi.? Kitabında nakillerde bulunduğun M.Abdulvehhab “benim elimdeki bastonumun bana faydası var, Muhammedin (SAV) faydası yok dememiş miydi ? “Kişi sevdiğiyle beraberdir” onu efsaneleştirmek için ellerinden geleni arkalarına koymamışlardır… İlk nur ve son Peygamber.Allah (CC)’ın “habibi” sevgilisi..Buna rağmen sen, Allah Resulünün bizlerden farklı yanının olacağını, diğer insanlardan üstün vasıflara haiz olacağını kabul etmiyor musun? Kaba bir maddeci bakışla dinin tebliğ eden elçiydi hepsi o kadar mı ? Tebliğ ettiklerine bakın, tebliğciye bakmayın diyorsan, Al-i İmran suresi: 31′i muteber ehl-i sünnet tefsirlerinden oku. Biraz da Mesnevi’yi okuyalım ki, maddi gözümüz kapansın, manevi aşk gözümüz açılsın.

Sahabe-i Kiram hazaretı Efendimiz (SAV) mübarek sakal-ı şeriflerini tarasa, saçlarından kesseler, teller toprağa değmeden kapışıyorlardı.Hiçbiri senin gibi tebliğ ettiğine bakın, Peygamberin şahsından size ne demediler.Peygamberimizin birileri tarafından efsaneleştirilmeye, büyütülmeye hiç ihtiyacı yoktu.O (SAV) zaten en büyük ve en üstün İNSAN idi.

Yoksa “Bu övgüler övene nispetledir.Yoksa bu övüş sana bir kınamadır, bir hicivdir.” yani Ey Resul seni kendimizce, bilgimizce övdüğümüzü sanırız, kendi vasıflarını bilen, senin katında ise bunlar ne eksik şeylerdir.[3]

Verilmek istenen insan tipi… hayranlık duyulmak için oldukça aşkınlaştırılmış insanüstü bir peygamber tipi çizmekteler…, haşa yani Peygamber böyle değildi de, böyle hayali bir insan aktarıldı. Aşkınlaştırılmış, abartılmış demeye getiriyor.Prens Bismark bile “Sana layık bir vücud olamadığımdan dolayı müteessirim Ya Mu…. derken, bizim yerliler saf İslam diye diye, Yüce dinimizde mana mefhumu adına, mucize adına hiçbir şey bırakmadılar.

M.Hamdi Yazır -rahmetüllahi aleyh- efendi, Al-i İmran : 33. Ayetini tefsir ederken, peygamberlikteki özellik ve üstünlükleri şöyle açıklar : “ Peygamberler, gerek cismani kuvvetlerde, gerekse ruhani kuvvetlerde başkalarına benzemezler. Dış ve iç duyguları gibi idrak güçleri, görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma duyuları; hafıza ve zeka gibi zihinsel güçleri, akli ve ruhi güçleri, yalnızca derece bakımından değil, nitelik bakımından da diğer insanlardan farklı bir mükemmelliğe ve varılabilecek en yüksek düzeye sahiptir. Mesela uzakları görmekle kalmazlar, arkadan ve perde gerisinden de görebilirler. Başkalarının işitmediğini işitir, duyamadığını duyar, tadamadığını tadarlar. Şifa-i Şerif’tede genişçe açıklandığı gibi Peygamber -sallahü aleyhi vesellem- Efendimizin cismani ve ruhani kuvvet melekeleri ne kadar yüksekti.”[4] diyen alimlere mi, yoksa bütün bu alimleri ve ittifakla naklettiklerini hiçe sayan reformcu çağdaş naylon müctehid taslaklarını mı dikkate almalıyız. Vallahi yakınlarıma hep şunu söylüyorum: Y.Nuri gibileri seyredeceğinize, açık-saçık bir film seyretmeniz daha evladır..Zira ilki itikadını bozup, dinden eder, ikincisi de çirkin olmakla beraber yalnızca günahkar eder! Durum bu kadar vahimdir. Peygamber varisi gerçek alim mürşid-i kamil zatlarda bu varisliklerinden ve peygamber veresesinden nasiplerini alırlar.Öyleyse günümüzde bile peygamber varisi evliyaya dikkat!

” onlar kim biz kim! ” dedirtmek ve hayret ıslıkları çaldırmak için oluşturulur…Yani Peygamberden insani yapı olarak, aslında hiçbir farklı yanımız yok demeye getiriyor.Hani şu onlar adamsa bizde adamız meşhur söylemleri gibi!..Onun örnekliği iki ayaklı Kur’an oluşundan gelir. Şu bedbah tanıma bakın! Kainatın Fahrini -sallahü aleyhi vesellemi- nasıl kaba bir tanımlamaya, tozuna kurban olacağımız mübarek varlıklarını bu şekide dillerine dolayabiliyorlar.Oysa ehl-i sünnet ve cemaat önderleri Ol Rasulü taşımak şerefindeki binitlerine dahi (katır) demeyip, ester dediler, binitlerinin bile Allahresulünce verilmiş isimleri vardı.Kaba softaların kaba dili o Allahın boyası ile boyanmış aynaya zaten iz düşürmez!

Onunla ilgili söylenenler gerçek de olabilir..(!)Önce mübarek önderimizi (SAV) küçültücü izah et, şüphe tohumlarını ek, sonra da onunla ilgili söylenenler gerçek olabilir de. İlmine mağrur şeytan kıssasını bir anlayabilseydik ! Bir Müslüman için gerçek olabilir, diye bir düşünve olamaz. Şüphe yok.O (sav) şüphesiz Elmalılı tefsirinde (yukarıda) verdiğimiz gibiydi, hatta daha da üstte,-haşa- Allah demeyecek kadar muazzez ve muhteşemdi.

Verilmek istenen insan tipi… hayranlık duyulmak için oldukça aşkınlaştırılmış insanüstü bir peygamber tipi çizmekteler.. Şimdi bu cümleyi bir daha ele alalım. İslamoğlunun başka bir cümlesini buraya taşıyalım : “ Tek kişilik bir ordu, tek kişilik bir ümmettir, göklerin kendine dar geldiği kartaldır.” Peh peh peh..! İslamoğlu bu hayranlık uyandıracak, aşkınlaştırılmış kelimeleri başka bir yerde kullandığını unutmuşa benzer. Biz kendisine hatırlatalım. Yukarıdaki bu cümleleri Kafir, mason Cemaleddin Efgani için kullanmıştır. [5] Allah Resulüne -sallahü aleyhi vesellem- çok gördüğü meth-ü sena içeren cümleleri bir mason için kullanmaktan çekinmemiştir!

Çağdaş yazarlar, siz; peygamberlik sanatlardan bir sanattır diyen, mezhepsiz ve mason birini göklerin kendine dar geldiği bir kartal olarak anarken, fena yakayı ele verdiniz. Kişi sevdiği ile beraberdir. Biz Hazreti Peygamberi, arkadaşlarını, aşıklarını övmeye devam edeceğiz. Siz de masonları övün. Er yarın Hak divanında belli olacak !

Tarikat meselesinde, batıl tarikatleri asli tasavvufa örnek göstermesi ve hak tarikatlerden misaller getirmemesi (sh: 100), kelam ilmini faraziye olarak nitelemesi, (sh:45 ); Hz.Osman (RA) efendimize yapılan iftiraları ayrıntılı gözler önüne güya tarafsız ve savunmadan vermesi (!) (sh: 38-39 dip notları ); aşere-i mübeşşere’nin sayısı, İmanın ve İslam’ın şartının kaç oluşuna kadar, herşeyi yeniden tesbit etme ve geçmiş ehl-i sünnet müctehidlerini, alimlerini yetersiz gösterme eğilimleri gibi hiç de üzerine vazife olmayan ihtilaflardan, yeni ihtilafları doğurmuş !

“Ehl-i sünnet içi tekfir yarışmasına Hanbeliler de Eş’ariyi tekfir edip, kanının helal olduğu yollu fetvalar vererek katılırlar.”(sh: 43 ) Hak mezhebleri birbirine garazlı gösterme gayreti bir kere daha karşımıza çıkıyor. Hanbeliler dediği, hanbeli mezhebinin bulunduğu bölgede, Teymiyye yandaşı vehhabilerdir. Vehhabilerin ise ehl-i sünnetin kanını, malını, ırzını helal addettikleri bilinen birşey. (Yusuf Nebhani hazretleri bunu eserlerinde açıkça belirtir.) İslamoğlu’nun çağdaşı Karaman’da bir televizyon konuşmasında Arabistanın vehhabilerini Hanbeliler olarak tanıtmıştı !!

Bu kitabı da satır satır ele alsak, yazacak çok şeyimiz olurdu elbet. Lakin bu memleketimizin ehl-i sünnet alimlerinin, hocalarının (erbabının ) yapmak zorunda oldukları bir iş. Eskiden icazetli ulema, ilmi yayınları titizlikle takip edip, gerekli gördükleri zaman tenkid yazıları yazarak; ümmete duyururlardı.

Günümüzde heva kitapları, her türlü kontrolden uzak, boş meydanda at oynatmaktadır. Hiç kimse rahatını bozmak istemiyor. Ahmed Davudoğlu ve Necip Fazıl merhumdan sonra bu vadide bir M.Şevket Eygi, Ebubekir Sifil hoca kaldı. Bir de son zamanlarda cesurca; bu
gibi insanların üzerine Furkan dergisinde giden Muhterem Sadeddin Ustaosmanoğlu vardı. Şer’i konularda hassas kalemlere ne kadar çok ihtiyacımız var !

[1] Furkan Dergisi, sayı: 26. yıl : 1997

[2] M.İslamoğlu, İman Risalesi sh: 281 vd.

[3] Mesnevi, Gölpınarlı c.VI, sh: 89,

[4] M.Hamdi Yazır, Hak Dini, Kur’an Dili, II/1090 vd.

[5] M.İslamoğlu, “Anadolu”, Denge yay. C.2, sh: 152,285,298,299,300,303

---

Açıklama:

Zehirli.org sitesinde yer alan mustafa islamoğlu başlıklı yazıda yer alan metinler tamamen onun kitaplarında yer alan konulara eleştiri boyutundadır. Sitemize eklenen yorumlar her ne kadar kontrol edilip gözden geçiriliyor olsada her yorumdan gönderen kişi sorumludur.

Eğer gerekli görülürse sadece m.islamoğluna reddiye konulu bağımsız bir web sitesi üzerinden yayın yapılabilir. Ve tüm kitapları ve videoları teker teker incelenerek mercek altına alınabilir. Kuran ve sünnet ile hatta kendisi ile olan tüm çelişkileri bir bir segilenebilir.


262 yorum

Bu saçma sapan yorumları

Bu saçma sapan yorumları okuyanlara bir tavsiyem olur ki o da şudur. Lütfen başkalarının "siz durun ben okur, yorum getiririm " dercesine birçok değerli yazarımız hakkında yaptıkları bu haksız yorumlara hemen onay vermesinler, kendileri okuyup karar versinler. Bu gibilerine bir yerde hadlerini bildirmek gerekiyor artık. Herkez nerede duracağını iyi bilsin. Ne günlere kaldık. Kimler (!) kimleri eleştiriyor. Bu işi yaparken yüzleri nasıl da kızarmıyor. Nasılda insanları önyargıya sürüklüyor ve insanlar nasılda hemen önyargı ile karar verebiliyorlar, pes doğrusu. İlim deyince aklıma Mustafa İslamoğlu gelir benim. Şahsiyet deyincede. Mü'min, mücadeleci, mütefekkir deyince de Mustafa İslamoğlu gelir. Allah sorar. O mücadele verirken sen neredeydin diye. Bırakalım yanında olmayı, bir de köstek olmaya çalışıyoruz. Şu yürekliliğinizi, şu cesaretinizi bir de küfür ehline karşı gösterseydiniz ne olurdu. O zaman buğzunuz da size helal olurdu emin olun. Gelin görünkü mü'min buğzunu yine bir mü'mine reva görür hale geldi. Bu durumda ne kadar mü'min kalabildi orası da tartışılır tabi. İnsanlardan ricam önyargılardan temizlenmiş bir beyin ile Mustafa İslamoğlu hocanın kitaplarını bir okumalarıdır. Daha sonra bu türlü eleştirilere katılır ya da katılmazsınız. Ama en azından 'bende okudum ve böyle düşünüyorum, bu kişiye katılıyorum' demeye yüzünüz olur. Ama şunu da belirteyim ki vicdan sahibi insanlar onun ne kadar haklı düşüncelere sahip olduğunu hemen farkedeceklerdir. Daha fazla söze hacet yok. Tek hocamdan bir ricam var. Saygıdeğer hocam. Duam odur ki inşallah bütün bu haksız eleştiriler sizi üzüp kabuğunuza çekilmenize sebep olmaz. Kıymeti bilinmeyen bir nimetsiniz. Ve korkarım böyle devam ederse elden alınan bir nimet olcaksınız. Siz yolnuza devam edin. Belki her seferinde desteğini beklediğiniz kardeşlerinizin size köstek olduğunu görecek ve birkez daha yıkılacaksınız ama, unutmayın ki ardınız sıra gelenleriniz de var. Siz koşun. Zira siz koşmazsanız bizler yürümeyiz. Allah'a emanet olun.

08.11.2007 - Meryem Bulut

Mustafa Islamoglu´nun hic

Mustafa Islamoglu´nun hic bir kitabini okumadim henüz, ama tefsir derslerini makalelerini v.s. takip ederim. Kendisi düsünce tembelleriyle dolu memleketimizde düsünmeyi sorgulamayi ve arastirmayi, bilgiyi elde etmek icin emek sarfedip alin teri dökmeyi savundugu ve ögrettigi icin cok takdir ediyorum. Sadece bu tavri icin bile benim gözümde son derece kiymetlidir. Cünkü toplumumuz düsünme tembelliginden armut agzima düs ama önce bir de pisiver sana zahmet lakayitliginden modernlestikce daha da geriliyor bu gibi kimseler arastirip okumaya sorgulamaya emege ilime yönlendiriyorsa bu gözden kesinlikle cikartilmamalidir.

Meryem Bulut Hanim Mustafa Islamoglu´nun üzülüp kabuguna cekilmesinden korkmus, tüm dünya topuyla tüfegiyle gelse bence o bunu yapmaz cünkü onun ölcüsü insan degil beklentisi de insandan degil, Allah yolunda emek veren insan baskalari sak saklamadi diye yaptigi isin lezzetinden nasil vazgecsinki.

21.11.2007 - ceren

aynı fikir degim meryem

aynı fikir degim meryem kardeşim okadar güzel deginmişsinin doıgru söze ne hacet vessalam

02.12.2007 - misafir

Müslüman kardeşliği

Allah bizlere rahmet etsin, hepimizin kalbine merhamet versin.
Bu yazıyı yazan kişinin kalbinde nasıl bir öfke, hınç var.. Nasıl büyük kelimelerle yazmış.. Eleştiri olamayacak kadar ağır ithamlarla dolu.. Bir müslüman olarak, bir müslümanın diğer müslüman kardeşlerine bunları reva görmesi beni gerçekten çok üzdü. Hamidullah'tan Mevdudi'den bahseden bu kardeş, acaba ömrü hayatında onlar kadar bu dinin hizmetinde bulunmuş mudur? Allah bilir, zanda bulunmayayım.
Ama sana müslüman bir kardeşin olarak söyleyebileceğim, yaptığın şeyin çok büyük bir yanlış olduğudur. İnsanlar hakkında bu kadar ölçüsüz konuşabilmek sana taşıyamayacağın büyük yükler günahlar getirir. Rabbim inşallah kalbini yumuşatır.
O beğenmediğin hocanın kitaplarını ben bundan 14 sene önce okumaya başladım. Kitaplarında senin aklına yatmayan belki uygunsuz ifadeler bulabilirsin, belki yanlış kelime tercihleri. Ama hocanın art niyetle kimseyi aşağılayan, iftira eden, akıllara şüphe sokan bir anlatımını göremezsin, en azından ben görmedim.
Seyyid Kutup, Mevdudi, Ali Şeriati için de, anlayamadığım bir düşmanlık var toplumumuz içindeki bir kısım müslümanlarda. Ben okuma serüvenime kimsenin tavsiyesiyle başlamadım. Kendi kendime seçtim, hiçbir şey bilmeden tanımadan. Fethullah Gülen’in kim olduğunu bile bilmiyordum. Her görüşten bir çok kitap okumuşum. Ama Şeriati, M.İslamoğlu ya da S.Kutup okumak benim gönlüme hitap ettiyse, ben bu 14 sene içinde çok şeyler hayatımda değiştirdiysem, iyi bir müslüman olmaya çalışıyorsam, sırf Şeriati okumayı seviyorum diye başka bir Müslüman kardeşim tarafından hor ve hakir mi görüleceğim. Bana isimler mi takılacak.. Bildiğim ya da bilmediğim kim bunu yaparsa, Rabbim onları affetsin, kalplerine Müslüman kardeşlerinin sevgisini versin de onları bu yanlıştan kurtarsın.
Bu yanlışın adı, kendini mutlak görme hastalığı, Müslüman olmadan önce bende de vardı. Rabbim kalbimi temizledi bu kötü hasletten. Bu bir dua, Rabbim hepimizin kalbinde Müslüman kardeşlerine sevgi besleyecek yer açsın.
Kardeşim yanlış olduğunu düşündüğün şeyleri düzeltmenin yolu bu değildir. Eleştirinin de bir adabı vardır. Zamanla kalbinde merhamet duygusu gelişir inşallah. Hakkında hüküm verdiğin tüm bu şeyler hakkında umarım soru işaretlerin olur çünkü,
Eğer bu bahsettiğin şahsiyetler Rabbleri katında şehitler iseler ve sen de onlara iftira ediyorsan..Olmadıklarına dair delilin olmadığına göre, Allah’tan kork ve kalbini bu hastalıktan kurtarmaya çalış.
Herşeyin aslını yalnız Allah bilir…

03.12.2007 - isra sena

Mustafa islamoğlu

Mustafa İslamoğlu'nun ilmi yanlışlarının ele alınması bazı kardeşlerimizi rahatsız etmiş.. M.İslamoğlu'nu duygusalca savunmayın!
Yapılan yorumlarda ilimden bir zerre dahi yok!
İslamoğlu cahilce ve kör taasubla savunuluyor!
Bundan sonra İslamoğlu hakkında yapılan ilim dışı,cahilce yapılan yorumlara yer verilmeyecektir!

12.12.2007 - Deniz

Yazık Bize...

Ne zaman Ümmet olmayı başarıp tekrar bir asr-ı saadet yaşayacağız?

Inşallah, ki dualarım hep bu yönde, müslüman kardeşlerimizi, özelliklede hepimizden daha gayretli çalışmalar yapanlarımızı, yerden yere vurmaktan ve yermekten vazgeçip; birlikte hareket edip etrafımızı yangın gibi kuşatmış cahillik ve küfüre karşı hareket edeceğiz???
Ne zaman Peygamber efendimizin (sav) zamanındaki gibi, birbiremize karşı değilde, beraber hareket edip mutlu olacağız???
Hemen veryansın etmektense ne zaman fitne bitecek ve biz birbirimizi sevmeye ve saygı duymaya başlayacağız???Bunu yapmazsak hesabını vermeye hazırmıyız???
Bu fitneler birzamanlar başlamış...olan olmuş ama BİZ/ BİZLER buna bir son verip bizi yoketmeye çalışanlarla uğraşamazmıyız??? Neyi bekliyoruz??? BUNUN HESABINI VERMEYE HAZIRMIYIZ???????
Diğerler bizleri öldürdükleri ve yokettikleri yetmiyormuş gibi, kardeşin kardeşi öldürmesi, yok etmesi ve yerden yere vurması ile nereye varacağımızı düşünüyoruz????Bugüne kadar daha fazla parçalanmanın dışında da bir işe yaramamış.....!!! Gerçekten bizlere, "başkaları" dediğimiz düşmanlar gerekiyormu ki, kendimiz varken???

Ne olur gücümüz ancak birliğimizden doğar, birbirimize karşı olmakla ancak kurda kuşa yem oluruz.... Beraberliğimiz ise sadece Ülke birliği ile değil, Peygamber efendimizin (sav) bize bundan binlerce yıl önce öğretmiş olduğu DİN KARDEŞLİĞİMİZDEN doğacaktır...

İnşallah kimse HESAP GÜNÜNDE bu konuda sınıfta kalmaz...

Allaha emanet olun Abilerim, Ablalarım ve Kardeşlerim

Dünyadamisafir....

17.12.2007 - misafir

TAVSİYELERİNİZ İÇİN

TAVSİYELERİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ.
BİZ HİÇBİR MÜMİNİN ŞAHSINDAN NEFRET ETMEYİZ..AMA,KURAN VE SÜNNETE MUHALİF OLAN BATIL VE BOZUK HER GÖRÜŞTEN NEFRET EDERİZ!

18.12.2007 - Deniz

şeriatın bana göresi sana göresi

başta meryem bulut hanımefendiye şeriata göre yaşamakmı yoksa kendi hayat tarzıma göre bir dinmi yaşamak istiyorum bu soruya kendi benliğinizde samimi olarak bir tefekküre dalın? 1-yüzyıllardır islamı yorumlayan değil okuduğu ayet ve hadislerle yoğrulan benim görüşüm bu değil ayet ve hadis ten anladığım fakat başka delili olan var ise onu tecih edin diyebilecek ferasete sahip nice alimler gelip geçmişken bakara süresindeki hanımlarla alakalı ayetler belli iken biri çıkacak ve muayyen günlerde namaz kılıp kabeyi tavaf edebilirler diyecek 2-kur'anıkerim abdestsiz tutulabilir diyecek 3-takkesiz hutbe okuyacak 4-rabbimin övdüğü peygamberimi sıradan bir insan mış gibi anlatacak bende onu zamanımızın en büyük alimlerinden diyeceğim vvvaaahhh vaahh vvaah vaaaaahh oğlu vah vah size tavsiyem değil m. islamoğlu babanız bile size şeriate aykırı bir şey söyler ise gerçekten ben müslümanlardanım diyorsanız kabul etmeyin .

24.02.2008 - misafir

Mustafa İslamoğlu

Mustafa İslamoğlu gerçekten ilmini kötü amaçlara kullanan bir şahıs. Bunları yaparken islamın aleyhine mi yoksa lehine mi yapıyor bilmiyorum ama gerçekten ehli sünnet vel cemaat itikadının dışında bir anlayışı var.Bunun için çok üzülüyoruz.Ne olacak İslamın hali!Bu siteyi ziyaret eden kardeşlerimizin bu konuda duyarlılığını taleb ediyorum, essealmü aleyküm...

10.03.2008 - misafir

Mustafa İslamoğlu

ASIL SİZ ÖN YARGILARDAN TEMİZLENMİŞ BİR BEYİN İLE MUSTAFA İSLAMOĞLU'NUN KİTAPLARINI OKUMAKTAN VAZGEÇİN! GÖRCEKESİNİZ İTİKADINIZI DÜZELTECEK VE SİZE ÇOK YARARI OLACAK!

10.03.2008 - misafir

selamün aleyküm

biz ehli sünnetiz elhamdülillah.ehli sünnet kardeşlerimizi abilerimizi cemaatlerimizi her zaman için destekleyeceğiz.
sizin beğendiğiniz hocalar mesala ali şeriati kitapları ashaba iftiralarla dolu rafizi kafasıyla yazılmış kitaplardır.şundan korkuyoruzki bu kitaplar milletimizi zehirleyecek itikadını bozacak resmen.bu insanlar felsefeci kılıklı islamın özüne inememiş insanlar bunların kitabını okusunda millet sapıtsın mi?kişi sevdiği ile beraberdir hadisi gereğince ashabın can düşmanlarıyla birlikte olmaktan ALLAH a sığınırız.

21.04.2008 - misafir

el cevap

kardeşim merak etme sen islama hiçbirşey olmaz ona hiçbirkimsenin birşey yapmaya gücü yetmez. olan bize olur

05.05.2008 - misafir

allah bizi doğru yoldan

allah bizi doğru yoldan ayırmasın eğer bir kimse isalm şeriatinde olamyan bir şeyi varmış gibi göstermeye çalışırsa kafalara soru işaretleri vesveseler varmeye çalışırsa bunlara birinin mani olması lazım yoksa bu din çıkar elden bende onun görüşlerini okudum hepsi safsatadadan
ve onlar peygambere yakışmıyacak sözlrle hitab ediyorlar o büyük islam alimlerinin değerlerini düşürmeye çalışıhyorlar sen diyorsunki onun hakkında sert yazı yamışsın
az bile yazmış
allah sıratı müstekimden ayrımasın

19.05.2008 - misafir

ilmi cevap mı istiyordunuz?

selamunaleykum
tüylerim diken diken oldu? ne kadar acımasız olabiliyoruz? daha doğrusu ne kadar pervasız ! eleştiri denemeyevek yazı ve ona bağlı yorumların hülasası için birşey demek bile gelmiyor içimden çünkü Müslümanlar'ın hafif hallerini görmek ruhumu yoruyor. keşke herşey daha iyi kul olabilmek gayretiyle , hassasiyetiyle yapılsaydı o zaman eleştiri de eleştiriye benzer, kaale alınırdı. eleştiriler ne kadar ilmi olmasa da yazıyı göneren arkadaşın Müslüman adaleti ile yazmaya çalışanları "ilmi cevap vermeye çağırması üzerine" gözüme çarpan ithamlardan birine , İSLAMOĞLU Hocanın sitesinde yer alan sorulara cevap kısmından alıntıyla karşılık vereceğim bu kadarı yeter! yolumuza bakmalı.
"kadınların muayyen günlerinde namaz kılabileceğini söylemiş." öylemi?

EL CEVAP mustafaislamoglu.com/haber_detay.php?haber_id=148

Hayızlı Kadının İbadeti

Namaz dinimizin direği olarak tanımlanacak kadar mühim bir ibadettir, Kur'an-ı Kerim'de sıklıkla namazı dosdoğru kılmayı buyuran ayetlerle karşılaşırız. Namaz her koşulda ikame edilir; su yoksa da, hasta olunsa da, savaş varsa da...
Bu kadar mühim olan namaz neden kadınların hayızlı zamanlarında askıya alınır?
bunun gerekçesi ve anlamı nedir?
Bazı hanımlar her ay iki hafta kadar hayızlı oluyorlar, böyle bir durumda ömrünün yarısını namazsız geçirmiş olacaktır bu mümin. neden peki?
Hayatımızın yarısından namazı çıkartmamız eğer bizim münkerden alıkonulmamıza engel değilse, neden namazı 5 vakit kılmak gerekiyor ve her gün?
İnanın derin tereddütler ve vicdan azabı içerisindeyim. Rabbim bana neden namaz kılmadığımı sorduğunda, ne cevap vereceğim? Atalarımdan öyle gördüğümü mü?
Ben bilmiyorum, araştırdım ve bir delil de bulamadım. Lütfen, eğer bilginiz varsa beni de aydınlatır mısınız?
**
1. hayızlı kadının namazdan muaf olmasının delili nedir? konuyla ilgili hadisler bir haram koyma anlamı mı içermektedir?
2. hayızlı kadının namaz kılması şayet Rabbimiz tarafından yasaklanmışsa, amenna. bunun ötesinde bir şey sormak haddimize düşmez ama bunu hayızlı kadının çektiği eza ile açıklamanız pek uygun değil kanımca. zira her kadın aynı sıkıntıyı çekmez, kimisi hiç sıkıntı çekmez. kaldı ki günümüzde tıbbın gelişimiyle hayızlı kadının çektiği eza asgariye indirilebilmekte ve dahi yok edilebilmekte.
3. namaza engel olan unsur eğer kansa, özür kanı namaza engel sayılmıyor. eğer sıkıntı ise, kadın ya da erkek çeşitli sebeplerden dolayı bundan çok daha fazla sıkıntı çekebiliyor. bu türden sıkıntılar namazı askıya alma gerekçesi sayılamazken hayız durumu neden sıkıntı oluşturuyor?

05/03/2007

CEVAP:
a. Namaz hayızlı kadından muaftır. Bunun yorumu hayızlı kadın insanlığın bekası için çektiği bu sıkıntı namaz yerine, ibadet yerine geçmektedir. Buna hangi kadın itiraz edebilir? Hayızlı iken hanımların nasıl sıkıntı çektiğini bir hanım olarak siz daha iyi takdir etmelisiniz.
b. Namazın beş vakit olması bir mucizedir. Çünkü günümüz insanı bir iki vakitle dünyayı ahirete gök iğnesiyle dikemezdi. Bu kadar çok unutuyoruz ki bu kadar çok hatırlatılması gerekiyor.

**
1. Namazın abdestsiz kılınmamasıdır. Hayız abdeste münafidir.
2. Bunun cevabı yukarıda geçti. Arafat'ta vakfeye duran herkes de yolcu değildir, ama namazları Mekkeli de olsa cem eder.
3. Özür kanı namaza engel sayılmaz, kıyam, rüku, secde olmadan namaz da olmaz, ama özürlüyse olur...

SELAMUNALEYKUM

22.05.2008 - sümeyra ağaoğlu

İlmi cevap

“yazıyı göneren arkadaşın Müslüman adaleti ile yazmaya çalışanları "ilmi cevap vermeye çağırması üzerine...

Bir yorumcunun “bakara süresindeki hanımlarla alakalı ayetler belli iken biri çıkacak ve muayyen günlerde namaz kılıp kabeyi tavaf edebilirler diyecek” sözleri üzerine cevap vermişsiniz.. Yapılan yorumlardan sahipleri sorumludur! Yukarıda ki yazıya ilmi bir itirazınız varsa buyrun alalım.
“Müslüman adaleti ile yazmaya çalışanlarla" da yazı için yapılan bir açıklamayı paylaşalım..Tamamını buradan okuyabilirsiniz..

Yazarın yazdıklarına ve iddialarınına ne derece güvenilebileceğinin en güzel ve ilmi ispatı ebubekirsifil.com’daki makaleleri ile Dr.Ebubekir Sifil tarafından uyanmak isteyen gözlere sunulmuştur.
Söz gelimi ‘’Yılan Hikayesi’’ adlı 11 .01.2003 tarihli makalede, Ebubekir Sifil hocamız, o bilinen mutedil ılımlı ve nazik ama son derece ilmi üslubuyla, İslamoğlu’nun kolayca kaynaklarda bulabileceği halde CD lerle yetinerek, tarihi bir olayı, kafasına yatmadığı için nasıl yok sayarak; okuyucuyu yanılttığını ispat etmiştir.
İslamoğlu’nun Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem ile Hz.Ebubekir radıyallahu anh efendimizin hicret zamanı mağaradaki akrep yılan tehlikesine karşı delikleri kapatma hadisesi için Üç Mu…(sav) isimli kitabında (17-9) bu "hikâye"yi Hadis CD'lerinde bulamadığını söylüyor ve düştüğü dipnotta merhum M. Asım Köksal'ın bu olaya "değil sahih, uydurma kaynaklarda dahi rastlamadığını" söylediğini, Muhammed Hamidullah'tan da konuyla ilgili tatmin edici cevap alamadığını belirtiyor.Oysa Asım Köksal hoca İslam Tarihi'nde (V, 156) bu olayı zikretmiş ve el-Beyhakî, es-Süheylî, İbnu'l-Cevzî, ez-Zehebî ve İbn Kesîr'i referans göstermiş. İşbu "yılan hikâyesi"ni el-Beyhakî Delâilu'n-Nübüvve'de (II, 477) senediyle vermiştir. es-Suyûtî'nin ed-Dürrü'l-Mensûr'da (9/et-Tevbe, 40 ayetinin tefsirinde) belirttiğine göre İbn Asâkir de bu hadiseyi nakledenler arasındadır.
Yine, Ebubekir Sifil hocamız, ''Anlama Problemi’nden müşteki bir yazara hatırlatmalar '' başlığı altında (8.01.2003) 10 gün Milli Gazete ve sonra sitesinde bulabileceğiniz makaleler ile açıkça söylemek gerekirse, İslamoğlu’nun ''ilmi emanete'' nasılda sadık kalmadığını, kitabını alelcele yazdığını yine ispat etmiştir.
Söz gelimi arapça fillerde bile İslamoğlu’nun anlama problemine şu örneğe rastlarız: ''İslamoğlu'nun, "celede" fiilinin meçhul formu olan "culide" kelimesine "derisi yüzülür" anlamını hangi lugattan onay alarak giydirdiği!’’ Buna benzer culide’nin , duribe olması gerekliliği'' gibi örneklemeler İslamoğlu’nun yazdıklarına nasıl güveneceğiz sorusunu sormamızı gerektirmeketedir.

Yazarın kabir azabını bile inanılması zorunlu imani meselelerden saymadığını, Ebubekir hocanın bahsi geçen seri yazıları içinde görmek mümkündür. İlmim olsaydı, Muhterem Ebubekir Sifil hocanın tilmizi olaraki her makalesini halkın daha iyi anlaması için uzunca açıklamalı örneklerle şerh ederdim. İnşallah bunu yapan birileri de çıkar. Yazı oldukça uzun oldu. Ebubekir hoca mezkur yazı serisini aşağıdaki makalesi ile neticelendirmiş:
NETİCE-İ KELAM / Ebubekir Sifil / Milli Gazete - 13 Mart 2003

Mustafa İslamoğlu'nun Üç Muhammed adlı çalışması ile ilgili olarak bu köşede zikrettiğim hususlar, mezkûr kitapta göze çarpan anlama problemlerinin sadece bir kısmını oluşturuyor. Dile getirdiğim hususların maksadın husulüne kâfi olduğu düşüncesiyle bu konuyu burada noktalıyorum.
"Anlama problemi" nitelemesiyle burada –bana ayrılan bu sütunun kısıtlı çerçevesi sebebiyle– on yazı halinde gündeme getirdiğim hususları şöylece 4 grupta toplamak mümkün:
1. Tahkik eksikliğine dayanan yanlışlar. Geçen yazılarda bu konuyla ilgili –İslamoğlu'nun kullandığı nüshalardaki baskı hatalarından kaynaklanan– 2 örnek gördük: el-Kunye'nin el-Kabiyye ve Ebûh'un Eyyûh okunması. Hz. Peygamber (s.a.v)'in büyük abdestini yerin yutmasıyla ilgili rivayetin –uydurma hadisleri toplayanlar da dahil– hiçbir kaynakta yer almadığını söylemesi de (Üç Muhammed, 93) burada zikredilmeli. (Bu rivayeti nakledenler için es-Süyûtî'nin Menâhilu's-Safâ'sına bakılabilir.)
2. Kasdın yanlış anlaşıldığı yerler. İbnu'l-Mübârek, İbn Teymiyye, el-Heysemî, ez-Zerkeşî, el-Aclûnî...den aktarılan ifadelerdeki çeviri hataları ile hadislerin miktarı hakkındaki yorum vb.
3. Müellifin tavrının çarpıtıldığı yerler. Kadı Iyâd'ın, Hz. Peygamber (s.a.v)'in beşerliği, büyük ve küçük abdestinin hükmü, "rü'yet", "dünüvv"... gibi konulardaki tavrının yanlış aktarılması vb.
4. Kaynaklara vukufiyet azlığından doğan hatalar. Mecmau'z-Zevâid'in "rivayet adına eline geçen her şeyi içine alan" bir eser olarak nitelendirilmesi, el-Buhârî'nin, Sahîh'ine almadığı rivayetleri sahih kabul etmediğinin (Üç Muhammed, 92) söylenmesi vb.

Bu yazılardan maksadımın bir "Üç Muhammed tanıtım ve eleştirisi" olmadığını baştan belirtmiş ve böyle bir ameliyenin teknik olarak bu köşede gerçekleştirilmesinin mümkün ve doğru olmadığını söylemiştim. Dolayısıyla yazdıklarımın bu çerçeveyi aşacak bir alana taşınarak değerlendirilmesi –en azından benim maksadımla örtüşmeyeceği için– yanlış olur. Bu sebeple on yazı boyunca gündeme getirdiğim hususlarla ilgili olarak Üç Muhammed'in tamamını ilzam edici genellemeler yapmaktan kaçınmaya gösterdiğim özen dikkatli okuyucuların gözünden kaçmamıştır.
"Yazmak", düşüncenin kalıcılaştırılmasını temin eden en önemli unsur olmakla, yazan için son derece önemli bir riski de beraberinde taşır. Eğer yazdıklarınız meyanında şu veya bu şekilde birtakım yanlışları da kalıcılaştırmışsanız, daha sonra yapacağınız düzeltmenin, o yanlışın doğurduğu sonuçları tamamen ortadan kaldıracağından hiçbir zaman emin olamazsınız. Bu, konuyla ilgili istisnasız herkesin, hepimizin ortak problemidir.
Bu "hatırlatmalar"a vereceği tepkinin tarz ve tonu, hatta tepki verip vermeyeceğinin kararı tabii ki İslamoğlu'nun belirlemesindedir. Baştan da söylediğim gibi ben sadece ilmî ve vicdanî bir sorumluluğun gereğini yerine getirmeye çalıştım. Ötesi İslamoğlu'nun sorumluluk anlayışına kalıyor...

22.05.2008 - Deniz