Zehirli | Konular | Kitaplar

mezhepsiz reformcular

Özdemir İnce nerede yaşıyor? 2

Özdemir İnce gibilerin hoşuna gitse de gitmese de bu ülke vatandaşlarının kahir ekseriyeti Müslümandır. Müslümanların İslam'la ilişkisini, Hristiyanların veya başka din mensuplarının kendi dinleriyle ilişkisine benzetmek, meseleyi böyle algılama ısrarında olmak yanılgıdan ve sukut-i hayalden başka bir şey getirmez!

İslam modernistlerinin veya "Din'de reform/Dinî yenilenme" taraftarlarının anlayamadığı da burası. Şurada burada lokal hareketler/oluşumlar vücut bulmuş ve Cemaleddin Efganî veya Musa Carullah Bigiyef gibi isimlere "İslam'ın Lutheri" gibi yaftalarla büyük umutlar bağlanmış olsa da, bu dinin "çakma Luhter"ler eliyle reforme edilmesi düşüncesi hiçbir zaman sahici bir zemin bulmamıştır, bulamayacaktır...

Dolayısıyla İnce, Müslümanlara dinlerini öğretmek gibi talihsiz ve beyhude girişimlerde bulunmaktansa, mensubu bulunduğu milletin Müslümanlığını içine sindirmeyi denemelidir.

Bu ülkede başörtülü kadınların/kızların sayısının artması,

Postmodern dindarlık

Modern proje, Din'e cepheden tavır alan/dini dışlayan karakteriyle öne çıkarken, eşyayı ve varlığı vahiy ekseninde izah ve hayatı o doğrultuda inşa etmeyi seçen geniş kitlelerin itibarına mazhar olma şansını hiçbir zaman yakalayamadı. Halk, moderniteyi, daha ziyade -vülgarize anlatımla- alet-edevat kullanımı bağlamında benimsedi. (Hatta bunu epey abarttığımızı rahatlıkla söyleyebilirim. Teknolojik gelişmelere anında uyum sağlama kabiliyetimizin hayli yüksek olması bu anlamda önemli bir göstergedir mesela.) Modern projenin din ve dindarlık konusundaki bu dışlayıcı tavrı sebebiyle halkla idare edenler hep bir "zıtlaşma" görüntüsü içinde oldu. Yönetimler halkı "metazori dönüştürmeyi" temel amaç edinirken halk her fırsatta buna tepki gösterdi. Zaman zaman içine kapanarak, zaman zaman uygun gördüğü vasıtalar üzerinden izhar ederek değerlerinden vazgeçmek niyetinde olmadığını ortaya koydu...
Modernitenin hayatı konforize eden yanını benimseyen "muhafazakâr" kesimler, bunun sadece işin "görünen yanı" olduğunu genellikle fark etmez/etmedi.

Müctehid ne demektir ?

İctihad eden, çalışan çaba sarfeden; ihtiyaç hasıl olduğunda Kitap, Sünnet ve İcmadan hükümler çıkaran bilginlerdir.Fetva verebilmek için gerekli olan şartlar şunlardır :

1-Müslüman olmak; erkek, kadın farkı yoktur.
2-İyi niyet bulunmalıdır, halkın yararının bulunması bunun işaretidir,
3-Fetva veren ilim ve vakar sahibi olup, soğukkanlı ve dengeli birisi olmalıdır.
4-Fetva verilen konuda derin bilgi sahibi olmalıdır,
5-Fetva veren üzerinde hiçbir baskı olmamalı İslami manada "hür" olmalıdır.Siyasi yönetimlerden ve halktan müstağni olmayan kimsenin ictihadı ile amel edilemez.Allah Teala'nın indirdiği hükümleri çirkin görüp; kendi heva ve hevesleriyle hüküm icad eden tağuti güçlerle cihad etmek "farz-ı ayn"dır.Tağuti güçlerin velayetini kabul ederek; onlardan görev alan bir kimse "sadık ve adil" olma hasletini yitirir. Dolayısıyla velev ki müctehid seviyesinde ilme sahip bile olsa, o kimsenin "fetva"sı ile amel edilmez.[1]
6-Fetva verende hak ile batılı ayırt edebilecek kuvvet bulunmalıdır.Bu insanları tanımak, örf ve adetleri bilmekle ile olur.

Hayrettin Karaman Bey'den gelen cevaba cevabımdır

Aşağıdaki yazıyı Hayrettin Karaman Bey gibi düşünenelere ithaf ediyorum. Bir önceki yazımda kendisine mail yazdığımı belirtmiştim. Doğrusu cevap beklemiyordum ama sağolsun lutfetmiş ve kısa cevabında şöyle demiş:''Sizin tasvip etmeme hakkınız var. Ayrıca ilminiz varsa beni tenkit de edebilirsiniz.Ben ictihad ve tercih selahiyetini bilgimden alıyorum. Bunlar bir makamdan veya şahıstan alınmaz.''

İlmi, gerçekleri görmesine öyle perde olmuş ve kibre sürüklemiş ki, ''benim'' diyor. Yani, pilotlukla ilgili kitapları okumakla hayatım geçti, gider pilot kabinine oturur; yolcu uçağını havalandırır ve hedefteki hava limanına sorunsuz indiririm ! Elbette kendisinin insan olarak şahsına hiçbir garezimiz olamaz. Kariyerli meslektaşlarından olsam bu akla gelebilirdi.

MUSTAFA İSLAMOĞLU

MUSTAFA İSLAMOĞLU : O’da Efgani mezhebsizini savunanlardan.[1] Türkiye’deki mezhepsiz reformcuları kaynak alarak kitaplar yazanların içinde kalemi güçlü bir isim. Hiç değilse İmamlar ve Sultanlar kitabında, imam-ı Azam (rh.a) efendimizi Ebu Hanife’den hariç “Azam” lakabı ile anabilmiş, Allah rahmet eylesin, şehid imamdır diyebilmiştir.Tabi burada maksadı tağuta karşı kendine malzeme olarak İmam-ı Azam efendimizi seçmek değilse !

Bu cümlelerinin onu Muhammed Abduh, İbn Hazm, İbn Teymiyye, M.Abdulvehhab, Mevdudi..vs. gibi isimlerin ve rafizi vehhabi etkilerinden kurtarmaya bir sebep olmasını dilerim. Zira kitaplarında kaynak olarak ele aldığı isimlerden bazılara bunlar ! Bu isimlerin ne korkunç itikad hırsızları olduğunu benim gibi ilimsiz biri tesbit edebildiğine göre, kendisinin bunları bilmemesi düşünülemez !Geriye bir tek ihtimal kalıyor : Bu isimlerin çağırdığı itikadı-Allah korusun- benimsiyor olmak !

Bahsi geçen kitabında (sh: 178) İmam-ı Yusuf (rh.a.) gibi bir müctehidi yargılaması haddini bilmezlik olsa gerek.Bu mübarek imamı yargılamaktan geri durmayan birinin, mezhepsiz olduğu bilinen Mevdudi’yi de aynı sayfada İmam Yusuf’a nispet edercesine övmesi enteresandır.

Bir başka kitabında çok talihsiz cümleleri var. Sevgili Peygamberimizin gözlerinin, mübarek ağız biçiminin, inci dişlerinin güzelliğini, sesinin gür çıktığını, yani peygamberi mucizeden olmak üzere, seslerinin çok uzaklardakilerin dahi duyabildiğini, boylarının herkesten yüksek göründüğünü, tenlerinin misk-i amber gibi koktuğunu, bir çocuğu sevse o çocuğun başında mübarek ellerinden yayılan kokunun günlerce ayrılmadığını çeşitli muteber ehl-i sünnet kitaplarında okumuşsunuzdur.