Zehirli | Konular | Kitaplar

Türkiye

Okuyucu Soruları 26 Bediüzzaman ve Risalei Nur 22

Bediüzzaman'ın siyasete bakışı konusunda geçen iki yazıda aktardıklarımdan hareketle şunu söylemek mümkün: Kendisi siyasete bizzat karışmak istemediği, hatta mesafeli durduğu gibi, talebelerinin de aynı şekilde hareket etmesini istemektedir. Ancak önemle belirtelim ki, buradaki "siyasete karışmak"tan kasıt, siyasî faaliyetlere girmek, özellikle de "seçilme" mevkiinde olmamaktır.

Yoksa Bediüzzaman'ın siyasetle ve siyasetçilerle hiçbir şekilde ilişki ve irtibat kurulmamasını istediği şeklinde bir sonuç çıkarmak yanlış olacaktır. Bilhassa CHP zihniyeti söz konusu olduğunda son derece tavırlı ve tepkili iken, DP iktidarında ilişkilerin daha sıcak ve olumlu seyrettiğini söylemek doğrunun ifadesi olacaktır. Aşağıdaki pasaj bu söylediğimin oldukça güzel bir iadesini oluşturuyor:

Türkiye’de İslâm meselesi

Evet, Türkiye’de İslâm bir “mesele”dir. Hem “değişmez gündem” olması dolayısıyla, hem de yaşadığımız bütün problemlerin uzaktan ya da yakından, doğrudan veya dolaylı olarak İslâm’la ilişkili bulunması sebebiyle. Ne var ki yönetici elitler bunu açık yüreklilikle, soğukkanlılıkla ve objektif olarak görmemekte ısrarlı olduğu için Türkiye yapısal problemler yaşamaktan başını alamıyor.

Size bir soru: Türkiye’nin AB’ye tam üye olması halinde (şükür ki bu bir hayal) Batılılarla birlikte, problemsiz bir şekilde yaşayabileceğimize inanıyor musunuz?

Batı’ya gidenler, hele de oralarda tavattun etmiş (oraları vatan edinmiş) olanlar, Batılılarla bir arada yaşamanın gerçekte neye tekabül ettiğini iyi bilirler. Yüzü yaklaşık 1 asırdır Batı’ya döndürülmüş olan bu toplum gerçekten Batılılaşıyor mu? Yoksa nihai olarak vardığımız nokta “Batılı gibi olmak”tan ibaret mi?.. “Batılı gibi” olmak demek, aslında ne Doğulu ne Batılı olmak demektir. “Kimliksizleşme” diye ifade edilen durum yani…

Azeribeycanda Ermeni Katliami

Yer: Azerbaycan, Hocali 26/02/1992

Elleri bir agaca arkadan baglanan hamile bir kadinin basina dikilmis
olan iki Ermeni yazi tura atiyordu. Bu kanli kumari yaklasIk 100 yil
önce Anadolu topraginda Kars'ta Agri'da Van'da Erzurum'da da atalari
oynamisti.Onlardan duymuslardi. Karni burnunda çaresiz bir Azeri
kadinin dogumu oldukça yakin görünüyordu. Çaresiz kadin bir hazan
yapragi gibi titriyordu. Elbiseleri yirtik, ayaklari
çiplakti...Ermenilerin uzun boylu olani elindeki AK-47 model Rus
yapimi otomatik tüfeginin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayi
çikartirken, digeri elindeki demir parayi havaya atti

:-Akçik, manç?..
(Kizmi, oglan mi?)

-Akçik...
(Kiz)

Bu cevap üzerine 'oglan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura

DİASPORANIN KAZANDIRDIKLARI

Başını abede 'nin çektiği batılı devletlerde yerleşen ermeni Diasporası 1915 yılı olaylarının çığırtkanlığını yapıyor senelerden beri. Dünyanın birçok ülkesinin senatolarında yaptıkları lobi çalışmalarının etkilerini gördüler. Diaspora batılı güçlerce destekleniyor ve Türkiye Cumhuriyetini uluslar arası arenada sıkıntıya sokmak için emperyalizmin taşeronluğunu yapıyor.

200 Kilometre hızla duvara toslayacağız

Devlet Bakanı Ali Babacan'a kulak verelim: "32 milyar dolarlık cari açığı çeviremezsek 200 kilometre hızla duvara toslarız. Böyle bir durumda aracın içindekilerin durumunu düşünmek bile istemiyorum."
Evet AKP'li Bakan bile cari açık için SOS veriyor.
Hatırlayın AKP geldiğinde carı açık 1.5 milyar dolardı.
Bugün 35 milyar dolara yaklaştı.
Yaklaşırsa yaklaşsın ne olur demeyin!
1994'de doların 11 bin liradan 48 bin liraya çıktığı Çiller'in Başbakanlığında yaşanan krizin sebebi de cari açıktı.
Peki o zamanki cari açık ne kadar mıydı?
8.5 milyar dolar...
Keza 2001 krizinin müsebbibi de aynı şekilde cari açıktı.
O zamanki miktarı mı soruyorsunuz?
9.5 milyar dolar..

Bunların yaptığını Damat Ferit bile yapmadı

Emin Şirin ateş püskürdü, "İngilizler Mondros Mütarekesi`nde Türkiyenin iletişim hatlarını istemişler. Damat Ferit bile vermekten imtina etmiş. Ama biz kendi ellerimizle GSM ve telefon şirketlerini İngilizler`e 15 milyar dolara teslim etti. "Yuh bizlere diyorum"

Türkiye'yi nasıl paylaştılar?

AKP iktidarı, Türk halkının gözü önünde, Telekom demeden, Tüpraş demeden, Erdemir demeden, Galata demeden, Haydarpaşa demeden, medya kuruluşları demeden Türkiye''nin neyi var neyi yoksa satıyor!

Bugünlerde, toptan satışlara bazı sendikalardan, bazı aydınlardan tepkiler geliyor ancak siyasi partilerden neredeyse ses çıkmıyor!

***

Peki Türkiye bu noktaya nasıl geldi?

* 13 Mayıs 2003 günü bu gazetede, gazeteci John Pilger''in "Küresel Yağmacılığın Gerçek Yüzü" kitabından bazı tespitler almış, Endonezya''nın 1967 yılında Yahudi sermayesi tarafından nasıl paylaşıldığını bilginize sunmuş ve Türkiye''de uygulanacak satış modelinin de aynı olduğunu belirtmiştik!

KARADENİZ'DE NELER OLUYOR?

Yıllar önce “Nuh tufanı Karadeniz’de gerçekleşti” diye başlayan akıl ve bilim dışı iddialar
ve buna bağlı araştırmaların ardında, petrol ve uranyum aramalarının olduğu anlaşıldı!
Gazeteler, Titanic’i bulan araştırmacı Richard Ballard’ın, bir süre önce, “Nuh Tufanı’nın
izini aramak” için Sinop merkezli dalış çalışmaları yapacağını ve Karadeniz’in altında
uygarlıklar arayacağını işliyordu...
www.sesar.com.tr, bu haberleri şöyle yorumlamıştı: “Haberin ayrıntıları; Karadeniz gibi
sülfür deposu bir denizde kalıntı aramanın ne kadar mantıklı olacağını sorabilecek kafalara
karşı ön alma bilgileri ile doluydu ki; bunlardan en önemlisi; ‘Karadeniz’in derinliklerinde

ABD ve Almanya’nın yeni savaş yöntemleri

1982 yılına kadar Amerika Birleşik Devletleri dış ülkelere doğrudan müdahale
ediyordu.
1. ve 2. Dünya Savaşlarında ve son olarak da Vietnam Savaşı’nda olduğu
gibi ülke dışına kendi askerini göndererek, “yeni dünya düzeni”ni
yürütüyordu.
Bu savaşların bedeli ise binlerce askerin ölümü olduğundan kendi toplumu
için yıkıcı oluyordu.
1982 yılında Amerika Birleşik Devletleri dış ülkelere karşı düzenlerini
daha zahmetsiz sürdürebilmek için son yılların en önemli yapılanmasına
geçti.
Şöyle ki:1982’de NED (MiLLÎ DEMOKRASi FONU) adında sivil toplum
örgütlenmesinin ana yapısına ait kanun ABD kongresinden geçti ve böylece
yeni bir yapı kurulmuş oldu. Federal hükûmet dışında her şahıs ve

Türkiye'nin tapusu elden gidiyor mu?

Başbakan Ecevit, uzun süreden beri başbakanlıkta hazır bekletilen
Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı'nı gündeme getirmeyi planlıyor.
Gerekçe, yabancı sermayenin önünü açmak olarak gösteriliyor,
ancak tasarı ile bütün Türkiye yabancı sermayenin eline geçebilir!

Yabancı sermaye olarak, şimdiden, ABD merkezli Ermeni, Yahudi
ve Rum sermayesi harekete geçmiş durumda... ABD'deki Ermeni
diasporasının, Türkiye'de arazi satın almak ve Endüstri Bölgesi
kurmak için para toplama kampanyası düzenlediği ve ilk planda 1
milyar dolar topladığı edindiğimiz bilgiler arasında...

İstanbul'da yabancı sermayeli birçok şirket, arazi alımı için faaliyete
başladı... Zaten birçok yasa tasarısını IMF ve Dünya Bankası