Zehirli | Konular | Kitaplar

tenkit mevzuları

Tek Başına Bir Hadis Mecmuası:EBU HUREYRE

Sahabe İslam’ı saf haliyle yaşayan ve sonraki kuşaklara aktaran ilim elçileridir. İnsanlar, Allah Rasülü’nü (s.a.v.) onlar vesilesiyle tanımış ve doğrular, rivayetlerine muvafık kaldıkça bir değer kazanmıştır. Fıkıh, Kelam, Tefsir… büyük oranda onların naklettiği hadislerden neşet etmiştir. Her biri kabiliyeti nisbetinde medeniyetin inkişafına katkıda bulunmuş; kimi imareti, kimi siyaseti, kimi de rivayetiyle sonraki kuşakları beslemiştir. Peygamber sonrası zamana “Saadet Asrını” taşıyıp, yaşadıkları bölgelerde “İrfan Siteleri” kurmuşlardır. Allah Rasülü’nün (s.a.v.) Sünnetine en küçük bir müdahalede bulunmadan yapmışlardır bunu.

Onlar, hal ve kâlleriyle Efendimiz’in (s.a.v.) mirasını tebliğ etmede birbirleriyle yarıştılar. Önde olanlar “müksirun” (çok riayet edenler) diye şöhret buldu. Müksirunun alt sınırında yer alan Ebu Said-i Hudri (r.a.) bin yüz yetmiş, zirvede olan Ebu Hureyre (r.a.) ise beş bin üç yüz yetmiş dört hadis rivayet etti. İslam’ın, cemiyetin her şubesine etkin olarak taşınmasında müksirunun katkısı büyük oldu. Nitekim İslami ilimlerin teşekkülünde kullanılan hadislerin çoğu onların rivayetidir.

Sahabenin, özellikle de müksirunun bütün zamanlara Kur’an’ın mübeyyini Hz. Rasülüllah’ın (s.a.v.) Sünneti’ni taşıma gayretleri “elleriyle dini değiştirmek” isteyenlerin önünü kapadı. Çünkü gayri İslami oluşumlar, onların rivayet ettiği hadislerle meşruiyet alanlarını yitirdiler. Bu yüzden İslam düşmanları tenkit oklarını Sünnet’in taşıyıcıları olan sahabeye yönelttiler. Hedefe de Ebu Hureyre’yi (r.a.) koydular. Çünkü tek başına O, bir hadis mecmuasıydı.

H.Kırbaşoğlu'nun "Hz.İsa'yı Gökten İndiren Hadislerin Tenkidi"Başlıklı Makalesine Reddiye

Kur’an’a tarihselci zaviyeden bakan modernist müslümanlar bu gün geldikleri nokta itibariyle ameli hükümlerin yanı sıra itikadi meselelerin arka planında da tarihi motifler aramaktadırlar. Zihinlere nakşedilmeye çalışılan İslam, “buhar gibi yerden göğe yükselen, sonrada yağmur olarak geri dönen” dinin adıdır. Tarihselci anlayış, İslam medeniyetini var eden değerlerin yekununa bu bakış açısını hakim kılma arzusundadır. Bu çerçevede Kur’an’ın açık hükümleri bir takım gayi formüllerle te’vil kılıfına sokulup reddedilirken, Sünnet; “çağdaş” kabul edilen değerler mi’yar ittihaz edilerek doğrudan devre dışı bırakılmaktadır. Sünnet’i etkisiz bir konuma taşımada müracaat edilen en belirleyici unsur ise “metin tenkidi”dir.

Eslafın elinde, hadis-i şeriflerin sahihini zayıfından ayıran bir usul olarak işleyen metin tenkidi, modernist Müslümanlar için İslam’ın müteal değerlerini beşeri formlarda anlamlandırma ameliyesinin bir unsuru olarak faaliyet göstermektedir. Batılılar'ın, özellikle Kitab-ı Mukaddes bağlamında geliştirdikleri, metin tenkidi yöntemi, ellerinde bulunan dini metinlerin beşer müdahalesine maruz kaldığı, hatta beşer eliyle oluşturulduğu gerçeği üzerine ibtina eder. Kur’an’ı da aynı bakış açısıyla okuyan batılılar onun da metin tenkidine tabi tutulmasını talep ederler.

H.Kırbaşoğlu’nun "Hz.İsa'yı Gökten İndiren Hadislerin Tenkidi" Başlıklı Makalesine Reddiye

Kur’an’a tarihselci zaviyeden bakan modernist müslümanlar bu gün geldikleri nokta itibariyle ameli hükümlerin yanı sıra itikadi meselelerin arka planında da tarihi motifler aramaktadırlar. Zihinlere nakşedilmeye çalışılan İslam, “buhar gibi yerden göğe yükselen, sonrada yağmur olarak geri dönen” dinin adıdır. Tarihselci anlayış, İslam medeniyetini var eden değerlerin yekununa bu bakış açısını hakim kılma arzusundadır. Bu çerçevede Kur’an’ın açık hükümleri bir takım gayi formüllerle te’vil kılıfına sokulup reddedilirken, Sünnet; “çağdaş” kabul edilen değerler mi’yar ittihaz edilerek doğrudan devre dışı bırakılmaktadır.