Zehirli | Konular | Kitaplar

Prof. Dr. Mehmet Soysaldı

BİR HAYAT TARZI OLARAK PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİ


İnsan İyiliğin Esiridir

Hz. Peygamber’i sevmek, her mümin için en gerekli taatlardan biridir. Zira sevgili Peygamberimiz (sav), Buharî ve Müslim’in Enes b. Malik (ra)’den rivayet ettikleri bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

“Sizden birinize ben, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe tam iman etmiş olamaz.”(1)

Şüphesiz ki insan, iyiliğin esiridir. Kalpler kendisine iyilik yapana karşı sevgi duymak üzere yaratılmıştır. Eğer bir insan, kendisine iyilik yapan bir insanı severse, ya ona bir hediye verir veya dar zamanında ona yardım eder. Bir kişi başka bir kişiyi sevince bunları yaparsa, o halde, bütün âlemlere hidayetle gelen, bütün insanlık için rahmetle gönderilen, insanlara kitabı ve hikmeti öğreten, dünya ve ahiret saadetine kavuşma yolunu açıklayan bu Yüce Peygamber’e karşı tutumumuzun nasıl olması gerekir?

Burada hemen şunu ifade etmemiz gerekir ki; Allah sevgisinden sonra sevgiye en layık olan Hz. Muhammed (sav)’dir. Zira Yüce Allah, bir ayet-i kerimede Hz. Peygamber (sav)’e hitaben şöyle buyurmaktadır: “(Ey Habibim!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Al-i İmran 3/31)

Allah, iki vasıtayla bilinip tanınabilir: Onlardan biri akıl, diğeri ise peygamberdir. Allah’ı birinci vasıtayla tam manasıyla bilip anlamak yeterli değildir.

ÇAĞIMIZ VE HZ. MUHAMMED sallallahu aleyhi ve sellem

Bilindiği gibi Yüce Allah, her dönemde insanlara rehber, kurtarıcı ve yol gösterici olarak kendi içlerinden peygamberler göndermiştir. Peygamberlerin ilki Hz. Âdem aleyhisselam, sonuncusu ise Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemdir.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin kendinden önceki peygamberlerden farklı bir özelliği vardır. Önceki peygamberler belirli bir kavme ve millete gönderilmişlerdir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ise, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.(1) Dolayısıyla O’nun peygamberliği evrenseldir.(2) Kıyamete kadar gelip geçecek bütün insanlara ve cinlere yöneliktir.

Peygamber Efendimiz öyle bir zamanda dünyaya gelmiştir ki, tarihçiler o zamanı “cahiliyye devri” olarak adlandırmaktadırlar. O zamanda insanlık âleminin üzerine küfür, dalâlet ve ahlâksızlık kâbus gibi çökmüştü. İşte insanlık böyle bir zamanda bir kurtarıcıya, bir öndere, bir rehbere ihtiyaç duymaktaydı.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve O’nun insanlığa getirmiş olduğu esasların yüceliğini daha iyi anlayabilmemiz için Hz. Peygamber’in yaşadığı çağdaki dünyanın dinî, siyasî ve içtimâî yaşayış bakımından durumunu bilmek gerekir. Dolayısıyla biz burada bu hususları ana hatlarıyla kısaca açıklamak istiyoruz.

Değişmeyen rehber Hz. Muhammed (s.a.v)’i örnek edinmek


Birçok değerlerin ve kıymet hükümlerinin alt üst olduğu, kalbî ve ruhî hayatın iflas ettiği, Muhammedî bir havanın bizden uzaklaştığı günümüzde, Hz.Peygamber (s.a.v.)'e ittiba etmek çoğu meselelerimizi çözümleyecektir. Zîra sevgili Peygamberimiz Veda Hutbesinde; “Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir”(1) buyurmaktadır.

Biz müslümanlar ne bulduysak O'na ittibâ etmekte bulduk, yine ne bulacaksak O'na yaklaşmada, O'nu anlamada ve O'na ittibâ etmekte bulacağız.

Bizler Hz. Peygamber (s.a.v.)'i kaybetmekle her şeyimizi kaybettik, bu uzun yolda kaybettiğimiz herşeye yeniden sahip olmamız, Hz.Muhammed (s.a.v.)'i yeniden bulmaya ve gönüllerimizde O'na karşı coşkun sevginin uyanmasına bağlıdır.

Büyük meselelerin çözüm beklediği çok çetin günlerdeyiz. Hangi asırda yaşarsak yaşayalım, hangi devirde bulunursak bulunalım, önümüzde cereyan eden hadiseler hangi cinsten olursa olsun bizler, Hz. Peygamber (s.a.v.)'i hayatımızda örnek edinirsek kurtuluşa ereceğiz. Aksi takdirde kurtuluşumuz mümkün değildir.

HZ. PEYGAMBER VE O’NA İTTİBA-2


1. Peygamberlere İtaat Gereklidir.

Peygamberlerin gönderiliş gayelerinden biri de Onların ümmetlerine güzel birer örnek olmalarıdır. Hz. Peygamber (s.a.v)'i örnek edinmek, her şeyden önce Allah'ın emridir. Zira, Kur'an-ı Kerim'de pek çok ayette Hz. Peygamber'e itaat etmek, Allah'a itaat etmekle denk tutulmuştur. Yüce Allah, Nisa suresinde şöyle buyuruyor: "Rasule itaat eden Allah 'a itaat etmiş olur."(8)

Bu ayette, Allah'ın elçisine itaat edenin Allah'a itaat etmiş olacağı belirtilmektedir. Diğer bir ayette de Allah'ın sevgisine ve mağfiretine nail olabilmek için, Hz. Peygamber (s.a.v)'e tabi olmak emredilmektedir:

"De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”(9)

Bu ayetten de anlaşıldığı gibi Allah'ın rızası ve sevgisi Hz. Peygamber (s.a.v)'in sünnetine uymakla elde edilebilir. Bir mü'minin en büyük ideali, kendisini Allah'a sevdirmektir. Yani O'nun rızasını kazanmak, gazabından korunmaktır.

HZ. PEYGAMBER VE O’NA İTTİBA-1



Hz. Peygamber'e iman etmek farzdır. Hz. Peygamber (s.a.v)'e iman etmek İslam'ın erkanından birisi, imanın da şartlarından bir şarttır. Bundan dolayı her müslümanın O'nun Allah tarafından gönderilmiş bir elçi olduğuna şehadet etmesi, O'nun Rabbinden getirdiği her şeyi tasdik etmesi ve O'ndan gelen bütün sözleri ve fiilleri kabul ederek, O'nu hayatında kendisine örnek alması gerekir.

Hz. Peygamber'i sevmek, her mümin için en gerekli taatlardan biridir. Zira sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Buhari ve Müslim'in Enes b. Malik (r.a)'den rivayet ettikleri bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

"Sizden birinize ben, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe tam iman etmiş olamaz."(1)

Bu zikretmiş olduğum hadis-i şerif başka bir rivayette şöyle nakledilmiştir:

"Sizden birinize ben, kendi nefsinden, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe tam iman etmiş sayılmaz."

SAHİH BİR İTİKAD NASIL OLMALI?

İman, İslam binasının temelini oluşturmaktadır. İman olmadan hiçbir amel Allah katında makbul değildir.

İslam'da ilk önce iman gelir. İman, her Müslümanın öncelikle sahip olması gereken bir özelliktir. Dolayısıyla Müslümanın en değerli varlığı imanıdır diyebiliriz. Çünkü insan, dünyada huzur ve saadete, ahirette ebedi mutluluğa ancak imanla kavuşabilir. Ancak, son nefese kadar imanı korumak ve ahirete bu imanla gitmek gerekir.

İman ve inanç çok önemli olduğu için Kur'an'da, Mekke döneminde inen ayetlere baktığımızda, tamamen inançla ilgili prensipleri açıkladığını görmekteyiz. Mekke döneminde hüküm ayetlerinin çok az olduğu, hükümle ilgili ayetlerin genellikle Medine'de inmeye başladığı görülmektedir.

Yani, ancak inançla ilgili prensipler açıklanıp da insanların zihinleri yanlış, batıl ve hurafe düşüncelerden temizlendikten sonra Medine döneminde ibadetlerle ilgili ayetler inmeye başlamıştır.