Zehirli | Konular | Kitaplar

kuran okumak

Kur'ân-ı Kerim'in Fazileti


Allah Teâlâ buyuruyor:

"O kimseler ki onlar hidâyet-i ilâhiye ile ihtidâ ettiler. Allah Teâlâ Hazretleri onlara tevfik verir ve Kur'ân'ı işittikçe hidâyetleri artar, ziyâde olur ve onlara takvâ yollarını gösterir." (Muhammed Sûresi/17)

Yani münâfıklar, Kur'an'ı işitirler; fakat istifâde etmezler. Her kimin ki kalbinde ittikası zayıfdır -yani Allah Teâlâ korkusu azdır- o kimsenin Allah Teâlâ Hazretlerinin emirlerine imtisâli de o nisbetde zayıf ve gevşek olduğu gibi nehyinden de ictinâbı ona göre zayıf ve az olur.

Mü'minlerin imanlarının ziyâdeleşmesine sebep olan şey de; Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretlerinden işitdikleri Kur'an-ı azîm-üş'-şan ile ehâdis-i Nebeviyedir.

"Kur'an Okusunlar Kur'an Onları Düzeltir"


Beyhaki'nin Kitabü-z-Zühd de Enes (r.a)dan rivayet ettiği hadisi şerifde sevgili Peygamberimiz "En amansız düşmanın iki yanıyın arasındaki nefsinde" buyuruyor.

Nefsin en zehirli silahı da kendini beğenme ve kibirlenme silahıdır. Benlik, Firavunun önce ayaklarını yerden kesiyor sonra denizin derinliklerinde boğuyor.

Günümüzde "Bize Kur'an yeter" diyenler iki tarafı keskin bıçakla İslâm'a saldırıyorlar. Bu söz yeni değil. Hz. Ali'nin karşısına dikilen Hariciler de aynı sözü söylemişlerdi. Hz. Ali onlara; "Batıl kasdedilen hak sözü söylüyorsunuz" demişti. Hz. Ali'nin bu sözünün türkçeleşmiş şekli "içim hile dışım şer'i"dir. Kur'an İslâm'ından bahsedenlerin ifadesi böyledir.

Kur'an İslâm'ı ifadesini yabana atamayız hatta aynen kullanırız. Çünkü Kur'an'a göre hareket edecek olursak Kur'an'da sevgili Peygamberimize itaat emrediliyor. Sevgili Peygamberimizin ahlakının en mükemmel ahlak olduğu Kuran ile ifade ediliyor.

Eğer Kur'an'ı Anlayarak Okuyabilseydik...


Mahmut Toptaş İle Kur'an ve Tefekkür Üzerine...

Altınoluk: Hocam Kur'an'ın indiriliş gayesini açıklar mısınız?

Mahmut Toptaş: İndiren ben değilim. İndiren Allah (c.c) olduğu için indiriliş gayesini de O kendisi Kur'anı Kerim'inde bildirmiştir. Ben Kur'an'dan bazı nakiller vereyim.

Kur'an, insanları küfrün karanlıklarından imanın aydınlığına çıkarmak için (İbrahim 1), insanlık ailesinin adalet içinde yaşaması için (Hadid 25), Allah'ın gösterdiği doğrultuda hükmetmek için (Nisa 105), daha önce indirilen kitaplardakileri doğrulamak için (Maide 48), insanları en doğru yola iletmek için (İsra 9), bizim zikrimiz, şanımız, şerefimiz olması için (Zuhruf 44) indirilmiştir.

Altınoluk: Kur'an bütün insanlar için inmiştir. Herkes Kur'an'ı anlayabilir mi?

Mahmut Toptaş: Kur'an, Allah'dan gelen bir kitaptır. Bir feylesofun kitabıyla, bir şairin kitabıyla, bir hukukçunun kitabıyla kıyas yaparak akıl yürütmeyelim.

Sevgili kul olmanın on şartı

Evliyanın büyüklerinden Ali Râmitenî hazretleri, Allahü teâlâ katında sevgili bir kul olabilmenin on şartı olduğunu bildirip bunları şöyle sıralamaktadır:

Birincisi; Zâhirin ve Bâtının temiz olması: Zâhirin temiz olması; giyecek, yiyecek, içeceklerin ve kullanılacak bütün eşyâların temiz ve helal olmasıdır. Bâtının temiz olması ise; kalbin iyi huylarla dolu olmasıdır. Hased etmemek, başkaları hakkında kötülük düşünmemek, Allahü teâlânın düşmanlarından nefret etmek, dostlarına da muhabbet etmek gibi cenâb-ı Hakkın beğendiği iyi huylardır. Kalb, Allahü teâlânın nazargâhıdır. Gönül, kalb temiz olmazsa ibâdetlerin lezzeti alınamaz, mârifete, Allahü teâlâya âit bilgilere kavuşulamaz.

İkincisi; dilin temizliğidir. Dilin zararlı,münâsebetsiz ve uygun olmayan sözleri söylemeyip susması, Kur'ân-ı kerîm okuması, emr-i ma'rûf ve nehy-i münkerde bulunması, Allahü teâlânın emirlerini yapmayı ve yasaklarından kaçınmayı bildirmesi, ilim öğretmesi gibi. Zîrâ sevgili Peygamberimiz; "İnsanlar, dilleri yüzünden Cehenneme atılırlar." buyurdu.

Hadis-i Şeriflerde Ramazan'ın Fazileti

Ramazan ayı dinimizce yüce ve kutsal kabul edilmiş bir aydır. On bir ayın sultanıdır. Onun bu kutsiyet ve fazileti Kur´an-ı Kerim´de ve hadis-i şeriflerde belirtilmiştir. Sevgili Peygamberimiz bir Şaban ayının sonunda Ramazan ayına girerken ashabına hitabederek Ramazan ayının kutsiyet ve faziletini şöyle belirtmiştir:

- Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize bastı.
O ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır.
Allah o ayda oruç tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı (terâvih namazı kılmayı) nâfile kıldı.
O ayda bir hayır işleyen kimse diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur.
O ayda bir farz işleyen ise diğer aylarda yetmiş farz işlemiş gibi sevap alır.
O, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı ise cennettir.
O, yardımlaşma ayıdır.
O ayda müminin rızkı bollaştırılır.
O ayda kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur.

KUR'AN-I MÜBİN'İ PROTESTANCA OKUMAK

Zaman ve mekan üstü duruşuyla bütün insanlığa konuşan, her devrin inşasına etkin olarak katılan ve müminlerinden her halükarda ahkamının tatbik edilmesini talep eden Kur?an?ı Kerim?in Arapça ve ilk muhataplarının Arap olması, Allah Rasulü?nün (s.a.v.) Kur?ani hükümleri tekit ve tebyin noktasındaki ifade ve aksiyonları, Onun ne olduğu ve niçin gönderildiği noktasındaki muhtemel anlaşılma problemlerini bütünüyle izale etmiştir.

Efendimiz?in (s.a.v.) bütün zamanların en hayırlı nesli olarak nitelediği Ashabın[1] selüki bir Arapça?ya ve muhkem bir imana sahip olmaları Kur?an?ı doğru anlayış usulunu şifahi olarak yaşatmalarına ve kendilerinden sonraki kuşaklara aktarmalarına yardımcı olmuştur. Bu aktarış İslam?ın ilk yıllarındaki muhtemel ladini tefsir anlayışlarının da önünü kapatmıştır.

İslam coğrafyasının Tabiin devrinde hızlı bir şekilde genişlemesi ve buna paralel olarak farklı din, dil, örf ve kültüre sahip milletleri içine alması, Arap dilinin saf yapısının bozulmasına yol açtı. Dilin aslında mündemiç olan sarf ve nahiv kaidelerine dikkat edilmez oldu.

KELAM-I KADİM'İN ANLAM HARİTASI

İnsanların yetişme tarzları, farklı eğitim düzeyi ve algılama gücüne sahip olmaları anlayışlarında birtakım farklılıklara neden olur. Herkes eline aldığı metni kendi zaviyesinden tahlil eder. Bir vakıayı kelamcı, tefsirci, hadisçi ayrı vurgularla değerlendirir.

İslam?ın erken yıllarından günümüze kadar Kur?an farklı zaviyelerden telakki edilmiş ortaya değişik tefsir tarzları ve bunları esas alarak telif edilen eserler çıkmıştır. Bu farklılığı besleyen temel nedenleri dikkate alarak Kelam?ı Kadim?in anlam haritasını belirlemek anlamanın meşru ölçüler dahilinde sürdürülmesine katkıda bulunacaktır.

Bu makale sahabeden günümüze kadar kesintisiz devam eden Kur?an?ın anlaşılma sürecini müessirleriyle tahlil edecek, doğru anlama cehdinde olanları İslami anlayış usulüyle yüzleştirecektir.

SAHABE

İslam?ın ilk talebeleri olan sahabe Kur?an?ı tedrici bir süreçte öğrendi. İnen her on ayeti öğrenir, hayatında tatbik eder sonra on ayet daha öğrenirdi.[1] Bir çoğu ümmi olduğundan[2] Kur?an?ı kalpleriyle hıfzedip dilleriyle okuyup muhafaza etmeye çalışırdı. Gelen her ayet onların imanına güç katardı: ?Biz Kur?an?dan mü?minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz.?[3]

İLAHî HİTABI ZİHNE YAZAN KALEM:TAKVA

Kur’an üzerine yazıldı her şey. Fıkıh, Hadis, Tefsir, Kelam… ondan suyunu dercetti. Ne çok söz Kur’an diye başladı, Kur’an diye bitti. Anlayıp da söyleyenler, tarihin zihninde yerini alırken, bir bir çürüdü anlamadan yazılan sayfalar. Çürüyen sadece sayfalar değildi. Bununla beraber değerler çürüdü, vicdanlar çürüdü.Binlerce Hafızımız, yüz bini geçen diyanet görevlimiz, bir o kadar akademisyenimiz ve öğretmenimiz olduğu halde, ramazan ayında her camide mukabele okunuyorken ahlaki değerler çürüdü. Çünkü “Müslümanlar Kur’an’ı okumayla onu anlamayı birbirinden ayırdı.”[1]

VAHYİ ANLAMA KILAVUZU

Allah Teala, Kur’an’ın özeti olarak ifade edilen Fatiha’nın peşinden gelen surenin ilk ayetlerinde, akıllarda oluşabilecek şüpheyi ortadan kaldıracak güvenceyi veriyor ve sonra vahyi anlama kılavuzunu sunuyor:

1. Elif. Lâm. MÎm.

2. O kitap (Kur´an); onda asla süphe yoktur. O, müttakîler (sakinanlar ve arinmak isteyenler) için bir yol göstericidir.[2]

Kur’an’ı anlamanın, hayatımızın tam içine çekmenin birinci yolu müttaki olmaktır. Kişi Kur’an “okuyarak” müttaki olur; ama Kur’an’ı “okuyabilmek” için de müttaki olmak gerekir. Sadece Bakara Suresi’nin ayetlerinde değil Kur’an’ın birçok yerinde ilahi hitabı, gereken şekilde anlayabilecek olanların mezkur özelliklere sahip mü’minler olduğu vurgulanmıştır.[3]

KUR'AN

1. Kur’ân-ı Kerîm Allah’ın (cellecelâluhu) kelâmıdır, kadîmdir; kul sözü değildir.
2. Bilgi, kültür, inanç olarak doğru ve yanlış olanlar onda gösterilmiştir. Doğru ve sahih olanlarla yanlış olanları Kur’ân ölçüsüyle anlarız.
3. Aksiyonla yâni yapılan şeylerle ilgili iyi ve kötü işleri Kur’ândan anlarız.
4. Güzelin ve çirkinin ölçüsü de Kur’ândadır.
5. Kur’ân bizim düstûrumuzdur.
6. Yapacağımız şeylerin icâzetini Kur’ândan alırız.
7. Kur’ân Yüce Yaratan ile aramızda bir bağdır. Onu okuyarak, ona uyarak, onun hüküm ve ilkelerini hayata uygulayarak Allah’a (cellecelâluhu) mânen yaklaşmış ve rızâsını kazanmış oluruz.
8. Kur’ân, kendisine uyduğumuz takdirde bizi edebî mutluluğa eriştirir.
9. Dünya üzerinde haysiyetli bir hayat sürmemiz Kur’âna uymakla olur.
10. İlim ve icâzet bakımından ehil değilsek, kendimiz doğrudan doğruya Kur’ân-ı Kerîm’in yorumunu/tefsirini yapamayız, ondan kendi kafamıza göre hüküm ve mâna çıkartamayız. Bu işi “ilimde râsih olanlara” yâni gerçek müfessirlere bırakırız.

ANLAMADAN KUR'AN OKUMAK

Anlamadan Kur'an okumak, dinlemek ve hafız olmak için ezberlemek faydasızdır. Kur'an yerine meal okumalı diyenler çıkıyor. Doğru mu?

CEVAP
Kur’an-ı kerimi, lisanı Arabi olanlar bile anlayamaz. Hatta evliyanın ve ulemanın en büyükleri olan Eshab-ı kiram bile, âyetlerin manalarını Resulullah efendimize sual ederlerdi. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerim, Allah’ın metin [sağlam] ipidir. Manalarının hepsi anlaşılmaz. Çok okumak ve dinlemekle eskimez.) [İbni Mace]

Kur’an-ı kerimin, çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı bizzat Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir. Mealen buyuruluyor ki:

(De ki, Rabbimin [İlmini, hikmetini bildiren, hayrete düşüren] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez.) [Kehf 109 - Beydavi]

Laf değil hizmetse, işte bu...

Herkesin, kendi inanç ve düşüncesi uğrunda mücadele vermesi tabiidir.

İnanç ve düşünceler değişik olduğu için, dünyadaki insanlar var olduğu müddetçe dünyadaki kavga da bitmeyecektir.

Bu kavga, bazan mal–mülk için, bazan iktidar için, bazan da iman ve inanç uğrunda olur.

Hadis–i şeriften öğrendiğimize göre, dünyada kıyamet sabahına kadar imanlı insanlar bulunacaktır. Demek ki iman uğrundaki mücâdele de kıyamet sabahına kadar devam edecektir.

Nitekim Peygamberimiz (as)

“Cihad kıyamete kadar devam edecektir” buyuruyorlar.

Cihad nedir?

İmanın yok edilmesi için uğraşanlara karşı verilen mücâdeledir.

***