Zehirli | Konular | Kitaplar

Sahâbenin Hakları


Kur’ân-ı Kerîm’deki şehâdetlerden sonra ashâb-ı kirâmın kıvam göstergelerinin başında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in onlara yönelik tavsiye ve uyarıları yer alır. Peygamber Efendimiz’in bu tavsiyelerinde öne çıkan noktalar, aynı zamanda ve bir anlamda “Sahâbenin Hakları” olarak da değerlendirilebilir. Hz. Peygamber’in sahâbilerle ilgili iyilik tavsiyesi bize birbirine yakın ifadelerle şöylece intikal ettirilmiştir:

“Ashâbım hakkında beni(m onlarla olan ilgimi) gözetin!”1

“Ashâbıma ikramda bulunun!”2

“Ashabıma iyilik ve ihsanda bulunun!”3

“Ashâbımı hayırla anın, onlara iyi davranın!”4


Ümmet Bilinci

Hz. Peygamber’in “İhfezûnî fî ashâbî = Ashabım konusunda beni(m onlarla olan ilgimi/yakınlığımı) gözetin!” buyruğu, bizzat kendi eşsiz şahsiyetini de işin içine katması anlamına gelmektedir. Bu durum, sahâbilere karşı gösterilecek saygı ve ihtiramın aynı zamanda Hz. Peygamber’e gösterilmiş sayılacağı mânâsını taşımaktadır.

Hz. Peygamber ashâb-ı kiram ile ilgisinin dikkate alınmasını tenbih etmekle, o ilk müslüman neslin konumunun farkına varılmasını ve onların ümmet için ifade ettiği anlamı vurgulamış olmaktadır. Zaman içinde sahâbilere yönelik olarak oluşacak farklı değerlendirmelerin belli bir saygı çizgisini aşmamasını ve onların İslâm’ın ilk yıllarında yaptıkları hizmet ve fedâkarlıkları görmezden gelmek gibi bir nankörlük gösterilmemesini ve onların rencide edilmemesini istemiştir. Bu, dürüstlük ve hakşinaslık erdemleri bakımından fevkalâde önemli bir uyarıdır.

Herkesin olan biteni gerektiği gibi takdir etmekte aynı olamayacağı açıktır. Böylesi bir konuda gerekli uyarı ve tavsiyelerle dikkatleri uyanık tutmak son derece önem arzeder. Bu sebeple Hz. Peygamber’in sahabilere yönelik takdir ve tavsiyeleri, kendisinin onlarla olan ilgisi, ümmet bilinci ve hakkâniyet açısından titizlikle korunması lüzumlu ve gereğinin yerine getirilmesi ihmal edilemez bir nitelik taşır.

İyilik ve İstiğfar Görevi

“Ahsinû ilâ ashâbî = Ashabıma iyilik edin ve Ekrimû ilâ ashâbî = Ashâbıma ikramda bulunun!” tavsiyesi, hayırla, dua ile ve istiğfar ile sahâbilere yapılacak her türlü iyiliği kapsamaktadır. Daha doğrusu, böyle bir tutum ve davranışı mü’minler için görev haline getirmektedir. Bu sebepledir ki İslâm bilginleri herhangi bir sahâbinin ismi anılınca “Allah ondan razı olsun (Radıyallahu anh) demeyi edep ilkesi olarak benisemiş ve uygulamışlardır.5 Esasen Hz. Peygmber de sahâbilere dua etmiştir. Meselâ bir keresinde; ganimet elde etsinler diye görevlendirdiği bir grup sahâbinin hiçbir şey ele geçiremeden yorgun bir vaziyette dönmeleri üzerine Hz. Peygamber;



Allahım, ashabımı bana bırakma, ben onlara gereği gibi bakmaktan aciz kalırım. Onları kendilerine de bırakma, kendilerine bakmaktan onlar da aciz kalırlar. Onları başkalarının eline de bırakma,(kendilerini) onlara tercih ederler, haksız kayırmalara maruz bırakırlar” diye onlara dua etmiş, sahabileri Allah Teâlâ’nın himaye etmesini/korumasını dilemiştir. Esasen Hz. Peygamber sahabilere, gerek kişisel ve grup halinde gerekse nesil olarak tümüne birden bir çok dua etmiştir.6

Sahâbilere yapılacak iyilik ve ikramın bir başka uygulaması onların bağışlanmalarını dilemektir (istiğfar). Bunun ifadesini yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle bulmaktayız:

“Onların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz, bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı herhangi bir kin bırakma. Rabbimiz, şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin.”7

Günün Acı Gerçeği

“İstevsû bi-ashâbî hayran = Ashâbımı hayırla anın, onlara iyi davranın!” anlamındaki rivayet, özde yukarıdaki uyarıları içermekte, mü’minleri, sahâbeye iyi davranmak ve onları hayırla anmak konusunda ayrıca uyarmaktadır. Gerçekten özellikle günümüzde o ilk İslâm nesline karşı insaflı, iz’anlı ve saygılı davranmanın, onları belli bir edep çizgisinde anmanın ve yazmanın, bu konuda uyarı görevini yerine getirmenin önemi büyüktür. Bu yönüyle konu, son derece nâzik ve günceldir. Zira kültürel kirlenme ortamında bulunan günümüzün müslüman aydınlarından kimileri böyle bir nezâket, saygı, söylem ve duruşun gereğine inanmamakta, uymamakta, kendi inanç değerlerini paylaşmayan kişi ve odaklara karşı son derece saygılı bir ağız kullandıkları ve tavır gösterdikleri halde, sahâbilere karşı sıradan kimselermiş gibi davranmakta sakınca görmemektedirler.

Yukarıda asli ifadeleriyle sunduğumuz giriş cümlelerinin devamında söz konusu iyilik, ikram ve hayır temenni ve tavsiyesinin Tabiîler’i ve onlardan sonra gelen müslüman nesil Etbâu’t-tâbiîler’i de kapsadığı görülmektedir. Bu üç nesilden sonraki dönemde, “istenmeden şahitlik yapmaya kalkışılacak ve yemin teklif edilmeden yemin edilecek gibi bazı hukukî ve ahlâkî nitelikli tavır bozuklukları, haksız bazı idarî tasarruflar, insan kayırmalar, hatalı tercihler görüleceği bildirilmektedir.. Bu da başta sahâbe olmak üzere ilk üç neslin en hayırlı nesil olduğu ve onlara karşı farklı ve belli bir saygı çizgisinin korunması gereğini bir başka açıdan belirlemektedir.

Hz. Âişe vâlidemiz, ayaklanan Mısırlı grubların Hz. Osman, Şamlıların Hz. Ali ve Harûrî denilen haricî grubların da tüm sahâbiler hakkında kötü sözler sarfetmeleri üzerine, kız kardeşinin oğlu Urve b. ez-Zübeyr’e hitaben, “Yeğenim! Bu adamlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabına istiğfar etmekle emrolundular. Onlar ise, sahâbilere sövüp saymakla meşguller!” diye8 olana bitene tepki göstermiştir. Bugün de herhangi bir sahâbî veya sahâbe nesli hakkında saygısızlık edenler, Âişe radıyallahu anhâ vâlidemizin bu tarihî azar ve ikazına muhatap olduklarını unutmamalıdırlar.

Netice

Hizmet ve kıvam önderleri sahâbilerin dua, istiğfar, iyilik, ikram, hayırla anılmak gibi erdemli ve edepli davranışları hakettikleri tartışma götürmez bir gerçektir. Onları yüksek ve örnek kemalleri içinde görmek, anlamak ve selamlamak, onlar hakkındaki bu tavsiyelerinden ötürü aslında Peygamber Efendimize itaat etmek ve saygı göstermek demektir. Bu bilinç uyarınca hareket etmek, dün olduğu gibi bugün de yarın da mü’minlerin hem iman borcu hem de kıvam göstergesidir.*


--------------------------------------------------------------------------------

* Düzeltme ve Özür: Geçen yazamızıda sahâbiler arasında cereyan eden ihtilaf ve olaylarda ictihadında isabet edenlere on sevap verileceği yazılmıştır. On kelimesini iki diye düzeltir, bu hatadan dolayı özür beyan ederiz.

Dipnotlar: 1) İbn Mâce, Ahkâm 27 ; Hâkim, Müstedrek, I,114-115; el-Müttakî, Kenzu’l-ummâl, I, 539-541. 2) Tayâlisî, Müsned, s. 7; Abdürrezzak, Musanne,f XI, 341; Tahâvî, Şerhu meâni’l-âsâr, IV, 150-151. 3) Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 26; İbn Hıbbân, Sahih, X, 436. 4) Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 18; Tirmizî, Fiten 7; Hakim, Müstedrek, I, 113-114. 5) İsmi anılan Sahâbî hanım ise, radıyallahu anhâ denir. İsmi zikredilen sahâbînin babası da sahâbî ise,o ktakdirde radıyallahu anhümâ denilir. Üç ya da daha çok sahâbi anılacak olursa o zaman da radıyallahu anhüm diye dua edilir. 6) Bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 288; Ebû Dâvud, Cihad 35; Hâkim, Müstedrek, IV, 425. Hz. Peygamber’in sahâbilere yaptığı dualar üzerinde gerçekleştirilecek bir araştırma durumu bütün detayıyla ortaya koyacaktır. 7) Haşr sûresi (59), 10. 8) Müslim, Tefsir 15.
Kaynak:ALTINOLUK DERGİSİ


1 yorum

Allah razı olsun

Allah yar ve yardımcınız olsun.Selamunaleykum

www.risale-i-nur.org

26.12.2007 - misafir

Konular