Zehirli | Konular | Kitaplar

Mustafa İslamoğlu'nun meali..!

Muhterem Dr.Ebubekir Sifil hoca'nın ''Operasyonel Meal Yazıcılığı ya da Meal Üzerinden Din Tasavvuru İnşası '' başlıklı RIHLE dergisindeki ve Darül Hikme'de ençok okunan yazısı üzerinde ne kadar durulsa azdır.

Altı çizilecek çok önemli noktalar var.Sifil hocayı bir tek yazı hitamında ''Kendisine din kardeşi olarak yapabileceğim tavsiye şu: '' cümlesi sebebiyle haddim olmayarak eleştiriyorum demiyeyim de, bir tek bu cümlesine katılmıyorum diyeyim..Zira yazıyı baştan sona dikkatlice okuduğunuzda ortada din tahripçisi ve eskilerin zındık yada mülhid diye niteleyeceği korkunç cürümlerin sahibi; sıradışı olmak için ehl-i sünnet ve cemaatim muazzez caddesinden ayrılmakta hiçbir beis görmeyen ve yine Ebubekir hocanın tabiri ile''Burada gördüğümüz "gerekçe"yi İslamoğlu'nun "Yahudileşme temayülü" olarak ifade ettiği durumun şümulüne sokabilir miyiz? Kararı siz verin:

A. Burada bir Kur'an ayeti, Tevrat esas alınarak, hatta Tevrat'ın kendisi değil, kimi "yorumları" esas alınarak yorumlanıyor; üstelik bu, Kur'an'ın izin verdiği/mümkün kıldığı bir zemin üzerinden değil, tamamen "bahr" ve "yemm" kelimelerine bir kısım Tevrat yorumcularından bulunan karşılık temel alınarak yapılıyor.

B. Söz konusu yorumları "kesinliği ispatlanmış veriler" olarak görebilir miyiz? Konu üzerindeki tartışmaların sonuçlandırılamamış olması bu soruya olumlu cevap verilmesini imkânsızlaştırıyor. (Aradan geçen binlerce yıllık zaman, bu tartışmaların sonuçlandırılmasının önündeki en büyük engeldir.) Yem Suf (Yam Suph) ifadesinin ne anlattığının kesin biçimde tesbit edilememesi bu problemin merkezini oluşturuyor. Bu ifadenin "Kızıl Denizi" mi (Red Sea), yoksa herhangi bir "saz denizi"ni mi (Sea of reeds) anlattığı, yahut bunların hiç biri olmayıp, sadece bir bölge adı mı olduğu hala tartışılmaktadır. Hatta tartışılan sadece bu da değil. Yem Suf'un yeri üzerinde de sonuç alınması mümkün görünmeyen spekülasyonlar bulunduğunu biliyoruz.
Bu ayeti Tevrat yorumlarını esas alarak anlamlandırmak zorundaysak işin içinden çıkmamız mümkün değil. Zira o yorumlar içinde İsrailoğulları'nın Hz. Musa (a.s) liderliğindeki göçte izlediği güzergâhının Akdeniz kıyısı olduğunu söyleyenlerden, denizin geçildiği yerin bugünkü Akabe Körfezi olduğunu söyleyenlere kadar birbiriyle uzlaştırılması mümkün olmayan bir yığın yorum ve tahmin var. [17] ''cümlelerinde buluyoruz.

Bendeniz ''Burada gördüğümüz "gerekçe"yi İslamoğlu'nun "Yahudileşme temayülü" olarak ifade ettiği durumun şümulüne sokabilir miyiz? Kararı siz verin:'' dediğim birine ''din kardeşi olarak'' tabirini asla kullanmam.

Türkiye'de yaşayan ehl-i sünnet alimleri, İslam dünyasından da katılımlarla acilen bir konsey/teşkilat kurmalıdırlar. Bu teşkilat ne kadar eser/kitap ve yaşayan ilahiyatçı varsa; fikir ve görüşlerinin dökümanını yapıp; güvenilmez, bid'atçı, sapık, zındık, mülhid kategorilerinde
sınıflandırma yapmalıdır. Bunu yapmadan önce, yaşayan o kişi kesin ve ilmi delillerle defaatle uyarılmalı, gerekirse sesli yayınlarda çapraz sorguya davet edilmeli; değişen bir şey olmuyorsa, yukarıdaki etiketlerden biri ile damgalanmalıdır!
Bu önerim bazılarına çok radikal yada acımasız gelebilir. Amma vallahi bir İmam Rabbani (ks) Hazretlerinin, hutbede 4 halife ismi saymayan imam karşısında (Faruki damarım kabardı diyerek celallenmesi) tutunduğu tavır düşünüldüğünde; O (ks) ikinci binin müceddidi şu an bedenen yaşasaydı; dediğime aynıyla onay verirdi. Zira mezkur isimler, kendi edindikleri kitlelere karşı son derece merhametsiz; nesfi sorgulamadan uzak, nefislerinin emini olarak, kibirle ''benim'' diyerek insanları yanılmaya devam ediyorlar. Bu yanıltma en hafifinden bazı insanları ehl-i sünnet dairesinden çıkarmaya, orta vadede tasavvufa ve velilere taan etmeye, uzun vadede (Teymiyye'nin Allah telayı cisim gibi anlatımında olduğu giib haşa) zındıklığa/mülhidliğe varan sonuçlar doğuruyor.

Modern (ahir zaman) çağda, bazı necaset ruhlar, şeytanın iğvası ile; dilleri laf yaparak ve farklı uydurma fetvalarla cahil halkın dikkatini çekerek; ''onlar adamsa bizde adamız'' diyerek; 1400 yıllık Rasulün sallahu aleyhi vesellem: ''Zamanların hayırlısı benim zamanım, sonra gelen ve sonra onları gören'' mealinde belirttiği ve dikkat çektiği nakil zincirini koparmaya çalışarak kariyer yaptıklarını ve kendilerinin doğru yolda oldukları zannı ile aldanma ve aldatma içindeler!

Bu noktada, ben Ebubekir Sifil hocanın (mülayim ve aşırılıktan/nefsaniyetten uzak) -ilmi emanet duygusuna hürmetlerimle birlikte- yazmış olduğu makaleyi yazmış olabilseydim; ''din kardeşi'' cümlesini asla kullanmazdım. Kaldı ki, İslamoğlu yahudileştiği anlamına gelen cümleden sonra bunun havada kaldığını anlayacak kadar zekidir.

Ayetleri tahrif eden, yahudi kaynakları ile ayet meali yazan, ayetlerin başka açılımlarını görmezden gelen, müfessirlere iftira atıp (Zemahşeri gibi), var olanı yok sayma ve Ebubekir Sifil hocanın tabiriyle : ''Onun bu ısrarlı tavrının altında nelerin yattığını araştırmakla iştigal edecek değilim. Burada dikkat çekilmesini zaruri gördüğüm husus, bu "operasyon"un düpedüz "tahrif" olduğu ve İslamoğlu tarafından daha önce de muhtelif bağlamlarda yapıldığıdır.''

Bir insan Allahrasulü sallahu aleyhi vesellem'e iftira atabiliyorsa, benim din kardeşim olamaz..''Efendimiz (s.a.v), İsrailoğulları'ndan bir kısmının, –üzerinde durduğumuz ayetlerin de ifadeye koyduğu gibi– maymuna ve domuza çevrildiğini açık bir şekilde haber verdiği ve İslamoğlu da bu hadise, Arapça orijinalini dipnota koyacak kadar yakından muttali olduğu halde hadisi, anlamı tam tersi istikamete çevirecek şekilde tercüme etmesi ancak iki şekilde açıklanabilir:
A. İslamoğlu bu hadisin tamamını tercüme edecek kadar Arapça bilmemektedir. Bu sebeple hadisin devamının, anlamı herhangi bir şekilde etkilemeyeceğini "tahmin ederek" böyle bir operasyon yapmıştır.
B. İslamoğlu aslında neyin ne olduğunun çok iyi farkındadır. Ancak kafasındaki kurguyu Efendimiz (s.a.v)'e "tescil ettirmek" düşüncesiyle, O'na, "söylemediği bir sözü söyletme" cüretini göstermiştir! Bu şıklardan hangisi doğru olursa olsun, İslamoğlu için gerçekten büyük bir sıkıntı söz konusudur. '' (adı geçen makaleden)

Bu ne Allah'dan korkmazlıktır, bu bir hastalıktır! Birileri Ebubekir Sifil hocanın mezkur makalesini okuduktan sonra hala uyanamıyorlarsa ve hala İslamoğlu'nun yanında yer alıyorlarsa; İslamoğlu'nun babasının kendisi için A.Eren hocaya yaptığı dua onları da kuşatsın deriz.

İslamoğlu, Karaman, Z.Beyaz, S.Ateş..vs. bu adamlar nasıl bu denli nefislerinin emini olabiliyorlar.Devrin ilahiyatçıları Teymiyye, Kutub, R.Rıza, Abduh, Mevdudi ..gibi adamları okudular.Ve masum mazeretleri şu idi başlarken: ''Canım toptancı olmayalım. Hatalarını almayız, doğrularını (işimize gelenleri) alırız.'' İşte felakete götüren yolun başlama gongu bu masum şeytani niyetle başlıyordu. Oysa "Bid'atçinin sohbet fesadı, kafirin sohbetinden daha çoktur.Bütün bid'atçilerin en habisi o kimselerdir ki, Resulullahın SAV'in ashabına buğz ederler.Şu mana açıktır ki, Allah-ü Teala bu zümreyi "küffar" olarak anlattı, şöyle buyurdu :"Kafirlerin onlara (yani ashaba kinli) öfke duymalarına.." (Hucurat: 29)

"Kur'an-ı Kerimi ve şeriatı bizlere bildiren Eshab-ı Kiram'dır.Onlardan biri kötü olursa, Kur'an-ı Kerim sağlam olmaz. Şeriatın doğruluğuna güven kalmaz. Kur'an-ı Kerim'i Hz.Osman radiyallahü anh topladı. Hz.Osman (ra) için dil uzatılırsa, Kur'an-ı Kerim'e dil uzatılmış olur. ZINDIKLARIN böyle itikadlarından Allah-ü Teala'ya sığınırız." (İmam-ı Rabbani (ks) Mektubat c.1. 54.mektub, sh:175 ayrıca Furkan dergisi, Aralık 1998, sh:18-38)

Ne sahabeye hürmeti neden mübarek ehl-i sünnet yolunun mezhep imamlarına hürmetten zerre hisse taşımayanları okuyanların (onları rehber edinip, dini onlardan alanların) hazin sonudur bu. Bu sebeple ısrarla dediğimiz, bid'at ehline su bile verilemez, elinden su (ilim/bilgi) istenmez. Bu ölçü/mekanizma eski asırlarda çok iyi işletildiği için büyüdük.

Bazıların sandığının aksine içtihad kapısı kapanmış da, içtihad yapacaklara itibar edilmemiş de, çağı yakalayamamışız değil..Bil'akis ehl-i sünnete sıkı sıkıya yapıştığımız için Peygamberin (sav) ahireti şereflendirmesinin ardından 3 kıtaya hızla yayıldık. İlk robotu, çiçek aşısını, sıfırı, tanjanı, kotanjanı, geometriyi, uzay ve beden bilgilerini, aşıyı..sayamayacağımız kadar çok keşfi biz bulup medeniyet inşa ederek; gezegenimizde öncüler olduk.

Ne zaman ki, bu vehhabilik akımı ve Abduhlar piyasaya çıktılar, ne zamanki onlardan ve batıdan etkilenen Jönler sahnede yerini aldılar; Kanuni ve Sarı Selim'le başlayan rehavet ve kuvvete mağrur oluş; kaçınılmaz sonu getirdi. Ne zamanki 2.meşrutiyetle birlikte ümmete tefsir yerine ''mealcilik'' aşılandı, ne zamanki İskilipli Atıf Efendilerin (rha) şapkaya gevur alameti deyişine ve bu uğurda şehadeti anlamsız bulunarak dudak büküldü, çöküş o zaman başladı. O zaman geri kaldık, Rönesansını/reformlarını bizim medeniyetimizden yaptığı hırsızlıkların üzerine bina eden batı karşısında..
İslam dünyasında batılılaşma bir ihanettir. Maymunların devrimleri/zulümleri; şairin: ''bir şapka ve bir eldiven işte inkılap!'' (NFK) dediği uçurumdur.

"Bid'at sahibine kıymet veren İslamiyeti yıkmaya yardım etmiş olur." (Mektubat)
Muhterem Ebubekir Sifil hocanın adı geçen makalesinde dediğimiz gibi altı çizilecek, üzerinde durulacak çok konu var. Bu yazımızdan sonra mezkur makaleyi bir kere daha sıkılmadan dikkatlice okuyanlar, inşallah uykularından uyanıp, bu kişilerin kitaplarını ve kendilerine yapışmış sinsi düşüncelerini imha edip felaha ereceklerdir.

Son olaraka İslamoğlu'nun Allah tasvirinde Bakara suresinde yaptığı mealden de acilen dönüp tevbe etmesi gerekir, en azından evlerinde İslamoğlu meali olup okuyanlar..!
Hiç Allah Teala umar mı? İnsanlar umar.Bu gerçeği sokaktaki en cahil insan bilirken, bu ne çürümüşlüktür. Ebubekir hocamızın emeğine ve çalışmasına şükranlarımızla yazısından son alıntı ile yazımızı uzatmadan noktalayalım:

''5. 2/el-Bakara, 53: "Yine doğru yolu bulmakta kılavuz edineceğinizi umarak Musa'ya hakkı batıldan ayıran kitabı verdik." Buradaki "ummak" fiili, sonucu hakkında kesin bilgi sahibi olmadığımız herhangi bir husus hakkındaki umudumuzu, zannımızı ve beklentimizi ifade eder ve münhasıran bizim gibi gayb bilgisinden mahrum bulunan varlıklar hakkında geçerlidir. Allah Teala "ummaz"; "bilir", "takdir eder", "imhal eder"… ''

http://cancenk.blogspot.com/


11 yorum

Güzel söylüyorsunuz...

"Bid'at sahibine kıymet veren İslamiyeti yıkmaya yardım etmiş olur." Busözde bir sıkıntı var. Bu söz çevrilirken veya başka bir sebeple yanlış aktarılmış. Çünkü İmam Rabbani Hazretlerinin Mektubatının belli bölümlerini okudum; İmamın böyle bir söz kullanacak kadar kelime haznesi dar değil. Bu cümle sıkıntılı...
Niçin mi: İslam hiçbir zaman yıkılmayacak dindir.bu dinin kıyamet vaktine kadar insanları kuşatacağı katidir. Bu söze karşı sşöyle bir savunma yapabilirsiniz. Efendimizin(Sav) de Namazı terk etmek dinin direğini yıkmaktır. Dikkat edilecek olursa dinin direği yıkılıyor. Tamamen yıkılma söz konusu değildir. Bir de bu ferdi meseledir. Ama duruma İslam gibi kuşatıcı, genel ve kurumsal kimliği olan bir ilahi oluşumumuz açısından bakılacak olursa durum aynı şekilde gerçekleşmesi imkansız. Bir de yapılan eleştiriler o insanları fişleme ve yerin dibine sokma anlayışıyla olursa bunun size bir şey kazandıracağını zannetmiyorum. efendimiz ( Sav) kendi içlerinde namaz kılmaya gelen münafıkları bile incitmeyecek kadar hassastı. Allah a emanet olun.

01.07.2009 - misafir

yorum

islamın altı oyulurken ,yahudilerin kafalrına göre yazdıkları ve tahrif ettikleri tevrattan alıntılarla meal yazılırken,ayetleri asli manasından çıkarıp şia ve itikadi bozuk fırkaları ön plana çıkarmaya çalışılırken bunlara hoş görüyle bakmak aynen imamı rabbani(k.s)hazretlerinin buyurduğu gibi bidat ehline kıymet veren islamiyeti yıkmaya yardım etmiş olur sözündeki tehdidi anlamadığımız manası çıkar.

08.08.2009 - misafir

Değerli Kardeşim;

Değerli Kardeşim;
Peygamberimiz zamanında insanlar dinlerini o namaz kılmaya gelen münafıklardan değil bizzat Rasulullahtan(s.a.v) öğreniyorlardı.Bu yüzden Efendimizin(s.a.v) buna göz yumması çok doğaldır.Ama bahsi geçen zat ve buna benzer zevat maalesef Tvlerde,Radyolarda ve neşrettiği kitaplarda insanların dinini öğrendiği kişiler konumunda.Aradaki farkı görmek bu kadar kolayken; savunmak için hep bu hoşgörü neden öne çıkarılır hala anlamak güç???

29.11.2009 - AlMuallim

DİKKAT! OKU! VE KORKMA!

DİKKAT! OKU! VE KORKMA!

28.03.2011 - misafir

Her koyun kendi bacağından...

Şuan İslamoğlu'nun mealini okuyorum. Aslında mealden ziyade yorum-meal ayarında bir kitap. Ama gayet başarılı bulduğum yanları çok. Şahıs olarak kendisinin tavırlarını pek sevmem. Ama mealindeki yorumlarına saygı duyar, bazıları için kendisine dua bile ederim.

Kuran, ata dinlerini kökten eleştirir. Bu dinin adı islam olduğunda o ata dini vasfına girmez diye bir kaide yok. Görün bakın, onlarca fırka, mezhep, tarikat...

Hepsinin de tarihten bir delili var kendilerince.
Ben derim ki hatasız ve kesin doğru olan bir kul bulunamaz. Hz. Muhammed bile Kuran'da yeri geldiğinde uyarılmıştır. Mutlak olan Allah'tır. Ne kul, ne sahabe, ne de Alimler...

Okuyun ve Kuran'ın emriyle DÜŞÜNÜN, doğruya yönelin...
Atalarınızdan her duyduğunuz doğru olmayabilir.

23.08.2011 - misafir

CVP:Her koyun kendi bacağından...

haklısın, sen mustafa islamoğluna kendine ATA seçtinse bu sözü kendine de sorgulatmalısın.. Bir insan ne kadar islama yaklaşır islami ilimlerle yoğrulursa onun hata yapma olasılığı sıfıra o kadar yaklaşır.. Asla sıfır olmayabilir ama sıfıra o kadar yaklaşır ki aradaki farkı göremezsiniz.. İslam alimleri, imam gazaliler, imam rabbaniler, seyyid abdulkadir geylani gibi büyük insanların bizim algıladığımız manada HATA yapmış olabileceklerini iddia etmek zaten bir HATA'dır..

24.08.2011 - hata

Öyle bir meal yok...

Mustafa hocanın mealinde bakara suresinin 53. ayetinde ummak, umar ya da buna benzer herhangi bir cümle yok...

31.08.2011 - hemin

Saydığınız büyük insanların

Saydığınız büyük insanların ve mezhep imamlarının, ve hatta aynı mezhebin oluşmasında çalışmalarda bulunan farklı alimlerin birbirlerine muhalif yorumlarına ne diyeceksiniz? "Herbiri diğerine zıt ama herbiri doğru" mu?

Asırlarca mezheplerin birer enstitü olduğunu unutup, farklı konularda kiminin yanlış, kiminin doğru içtihatlar yaptığı kabul etmedik. "İki zıddın her biri doğrudur" diye -lütfen üzerinize alınmayın ama Hıristiyanların her mantıksızlığı Tanrı'nın ESRAR'ı diye açılamasına benzer bir anlayışın arkasına sığındık.

Vahyin Kuran ile son bulduğunu bir türlü kabullenemediğimiz için, şunu rüyası, bunun yanılmazlığı diye Kuran'dan sonra yazılanları kuranlaştırdık.

İlimle ve temiz niyetle yanlış içtihad yapan alimden Allah 1 kere, doğru içtihad yapandan Allah 1000 kere razı olsun.

28.09.2011 - misafir

CVP:Saydığınız büyük insanların

Bakıyorum islamoğlunu yutmuş bitirmişsiniz. Bir ara islamoğlu mu yazıyor bunları diyesim geldi..

Koçum "kuranlaştırmak" deyimi kendi düşüncelerini ideolojilerini kuranlaştırmak için tefsir videoları çekip tefsir dersleri veren tefsir kitapları yazan ve her düşüncesini kuran arkasına saklayarak insanlara empoze etmeye çalışan insanlara mahsus bir deyimdir.. En güzel de mustafa islamoğlunun metoduna uygundur.. Arkasından yaşar nuri ve edip yükseller gelir.. Hadisleri inkar, peygamber sözlerine inkar, islam alimlerine inkar sonra da kendi sözlerini kuranlaştırma!!!

İmam gazali ile imam rabbani arasında nasıl bir çelişki buldunuz da buradan varlığını iddia ediyorsunuz? HİÇ BİR ÇELİŞKİ YOKTUR!!! boşluğa kılıç sallamayı bırakıp tevbe et

28.09.2011 - hata

güzel kardeşim seyyid kutup

güzel kardeşim seyyid kutup mevdudi ibni teymiyye allah onlardan razı olsun islama hizmet etmişlerdir hayrettin karaman mustafa islamoğlu allah razı olsun islama hizmet ediyorlar lütfen birilerini eleştirirken alıntı yaparak değilde varsa islami bilgin geniş şekilde derince eleştirirken de edeble eliştirirsin

13.04.2012 - misafir

Yorum

Öncelikle Mustafa Hoca'ya burdan eleştiri yapmaya çapınız yetmez demek isterim. Dünya'da yaşamış her insan gibi onun'da kusuru elbet vardır, fakat Mustafa Hoca, gibi alimler, sizin gibi ebesinden, dedesinden din öğrenmiyorlar, tarihte sadece adı geçen ve dıdısının dıdısından rivayetlerle, imam bilmem kimlere göre akaid belirlemezler.

Onla, Kuran alimidir, onun 1 ayete harcadığı zamanı, çoğu insan Kur'an'ın çoğuna harcamaz. MEzhep ,falan diye de, ehli sünnet diyede, ortada gezmeniz komik. İslam Kur'an'dır ve ALah'ın tek yolu vardır. Mezhep dediiniz şeyler insanlarn uydurması, ehli sünnet ismi ise, kendi kendinize gelin güvey olarak, kendinize taktığınız isimdir.

Apaçık Kur'an dururken, Allah'ın kitabına paçavra muamelsi yapıpta, kafassndan din uydurup sonrada, Kur'a'na iman ettiğini iddaa edenler, kaybedeceklerdir. Yeter artık, yıllardır, kabir azapları, uçmalar, kaçmalar, mucizeler, göğe çıkmalar, bilmem kim hazretleri diye, sadece hakkında zanni biliye sahip olduğunuz konularda, delininiz varmış gibi , sömürdüğünüz bu toplumu.

Konusurken, Allah kelimesi geçince sesiniz çıkmazken Muhammed, isminin yanında illaki bir putlaştırma amaçlı yüceltme cümlesi aradı lanet gözleriniz. Muhammed, övülmüş demektir zaten. Salli ve Barik dualarının arapçalarını okurken, manadan kopukolduğunuz için Peygamberimize "Muhammed" diye hitap edersin her namazda, sonra çıkıp, Ali ŞERİATİ'yi, Mustafa İSLAMOĞLU'NU eleştirmeye kalkan, ilmi onların 100 de biri olmayan boş beleş insanlarsınız.

12.05.2012 - Yavuz