Zehirli | Konular | Kitaplar

MEAL TARTIŞMALARI VE İLK MEALCİLER

Meşrutiyetle beraber, Mısır Ezher Üniversitesi mensubu dinde reform yanlısı kimselerin bozuk fikirlerinin etkisi Osmanlı aydını üzerinde görülmeye başladı. Ezher, Batı’nın, İslamı içeriden yıkmada üs olarak kullandığı bir merkezdi. Etkili öğretim üyelerinin çoğu Batı hayranı mason kimselerdi.

Bunlar, asırlardır yapıla gelen uygulamaları bir tarafa bırakıp, dine yeni yorumlar getirerek dinde karmaşa çıkardılar. Geçmiş âlimleri ve kitaplarını çeşitli bahanelerle gözden düşürerek, halkı doğrudan Kur’an-ı kerime yönlendirdiler. Maksatları, dinde birlik ve beraberliğin kaynağı olan, âlimleri ve fıkıh kitaplarını yok ederek birliği bozmak, dini tartışılır hale getirmekti. Onlar da biliyorlardı ki, her meal farklı olacak, bunları okuyan herkes de ayrı bir mânâ, ayrı bir hüküm çıkartacaktı.

Bu sinsi maksadı gören gerçek âlimler halkı uyarmaya başladılar. Bu önemli konu gazetelerde, dergilerde tartışıldı. Dini, Kur’an tercümelerinden ve meallerinden öğrenmenin dine vereceği zararlar, 1924 yılında Sebilürreşad dergisinde uzun uzun tartışılmıştır.


Zararlı faaliyet
Kur’an-ı kerim tercüme ve meallerinin yayılması karşısında, o günün Diyanet İşleri Başkanlığı da hareketsiz kalmamış, Müslüman halkı uyandırmak maksadıyla bir beyanname yayımlamıştı. Bu uyarılar özetle şöyleydi:

1- Kur’an tercümesi furyası, İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra başlamış zararlı bir faaliyettir.
2- İkinci Meşrutiyet’ten önce, Osmanlı devleti, dinî yayınları kontrol altında tutuyor ve ulu orta, yalan-yanlış tercüme ve tefsirlerin neşrine asla müsaade etmiyordu.
3- Müşrutiyet’ten sonra, basın hürriyetinden istifade eden birtakım art niyetli kimseler, gayrı müslimler, dinsizler, sinsi gayelerine uygun Kur’an tercümeleri neşrine başlamışlardır.
4- İlk Kur’an tercümesini Zeki Megamiz adlı bir Hristiyan Arap yapmıştır.
5- Daha sonra, Cihan Kütüphanesi sahibi Ermeni Mihran Efendi, Kur’an tercümesi basanların öncülüğünü yapmıştır.
6- Türkçe Kur’an demek, küfür sözüdür. Kur’an-ı kerim İlâhidir. Kur’an’ın tercümesi olmaz.
7- Kur’an-ı kerimi Fransızca, İngilizce, Almanca tercümesinden Türkçeye çeviren, Müslümanlıkla ilgisi olmayan Batı hayranları bile çıkmıştır.
8- Müslümanlar arasında dinî otorite ve hiyerarşi kavram ve kurumunu yıkarak, sözü ayağa düşürmek, ehl-i sünneti sarsmak ve dinin temellerini dinamitlemek isteyen kötü fikirliler, Kur’an tercümeleri vasıtasıyla, İslâm dünyasında bir reform hareketi başlatmak istemektedir.
9- İslâmiyeti halka ve gençlere Kur’an tercüme ve mealleri ile öğretmeye çalışmak, son derece yanlış ve zararlı bir metoddur.

O dönemde kimler meal, tercüme yapmamış kı? Mason Ömer Rıza Doğrul... Arapça bilmeyen İsmail Hakkı Baltacıoğlu... Yıllar geçtikten sonra ehli sünnet olmadığını kendisi ilan eden Abdülbaki Gölpınarlı ve daha niceleri... Yine, Türkiye’de Lions Kulüplerinin örgütlenmesini yapan Osman Nebioğlu, 1943 yılında kurduğu Nebioğlu Yayınevi tarafından “Türkçe Kur’an-ı kerim” adı ile meal bastırmıştır. (Cengiz Özkaynakçı, İblisin kıblesi, s. 210)

Şu anda çoklarının kafasına, “İslâmiyeti öğrenip, din kültürü edinmek istiyorsan, alacağın ilk kitap bir Kur’an mealidir” yanlış fikri iyice yerleştirilmiş bulunmaktadır. Bu fikir dimağlardan mutlaka sökülüp atılmalıdır. Yoksa dinde kargaşa önlenmez ve din yıkılır gider.

İçeriden yıkma faaliyetleri
Şu husus iyi bilinmelidir ki, Müslümanlar için yegâne kurtuluş metodu imanda, ibadette, muamelatta ve ahlâkta ehl-i sünnet büyüklerinin fıkıh ve ilmihâl kitaplarını okuyup, bunlarla amel etmektir.

Dinimizde Kur’an meal ve tercümesi bezirganlığının yeri yoktur.Türkçe meal ve tercümeler, aslı Arapça olan Kur’an-ı kerimin yerini asla tutamaz. Her Müslümana bir, hatta on çeşit Kur’an tercümesi verseler, o, bu tercümeleri mütalaa ederek, gerekli ilmihal bilgilerini öğrenemez.

Son devrin büyük din âlimlerinden Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, Mes’eletü Tercümeti’l-Kur’an adlı eserinde, Kur’an tercümesi modasının arkasındaki gizli ve sinsi emelleri ve dinimizi içten yıkma plânlarını açıklamaktadır.


Konular