Zehirli | Konular | Kitaplar

Hz. İsa'nın (a.s.) Zaferi

Yetmiş-seksen yıldır ateizm adına hareket eden komünizmle ne başlı başına İslâm ülkeleri ve ne de Hıristiyan ülkeler baş edebildi. İttifak zaruret olmuştu. NATO, CENTO gibi kuruluşlar da bunun sonucunda doğdu.

Aynı Allah’a inanan insanların inançsızlıkla mücadeleleri bunu gerektiriyordu. Bunu çok iyi hisseden Bediüzzaman, ehl-i îmana da, dindar ruhanîlere de bazı hakikatleri hatırlatma ihtiyacı hissetmişti: “Şimdi ehl-i îman, değil Müslüman kardeşleriyle, belki Hıristiyanın dindar rûhanîleriyle ittifak etmek ve medar-ı ihtilâf meseleleri nazara almamak, niza etmemek gerektir. Çünkü küfrü mutlak hücum ediyor.”1

“Şu zamanda ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimi ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakiki dindar rûhanîleri ile dahi medar-ı ihtilâf noktaları, muvakkaten medar-ı münakaşa ve niza etmeyerek müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar.”2

Misyonerler, Hıristiyan ruhânîleri ve Kur’ân hizmetkârları çok dikkat etmeliydiler. Çünkü kuzeyden çıkan dinsizlik cereyanı, İslâmla İsevîliğin hücumuna karşı kendini müdafaa etmek için Müslümanlarla misyonerlerin ittifakını bozmaya çalışıyordu. Bu cereyan, İslâmın halkı kollaması, zekâtı farz, fâizi haram kılması ve zulümden sakındırması gibi esaslarını kullanarak Müslümanları aldatıp onlara bir imtiyaz verip kendi tarafına çekebilirdi.3

İkinci Cihan Savaşının bir cephesinde dinsizlik rejimi komünizm vardı. Bir tarafta da Hıristiyan devletleri. Bediüzzaman bu yönüyle harbi değerlendirirken, “... Çünkü bu cihan harbinde iki hükümet küre-i arzın hâkimiyeti için mürafaa ve muhakeme dâvâsında bulunmaları içinde iki muazzam dinin musalaha ve sulh mahkemesine barışmak dâvâsı açılarak ve dinsizliğin dehşetli cereyanı da semavî dinlerle mücahede-i azîmesi [büyük mücahedesi] başladı.”4

Durum nazik, düşman ise büyük ve dehşetliydi. İhtilâf edenler ne kadar kuvvetli olurlarsa olsunlar az kuvvetle alt edilebilirlerdi. “Deccalâne” cereyan ise iş başındaydı. Buna karşı Hıristiyanlarla Müslümanların ittifak içerisinde olmaları gerekmekteydi. Şöyle diyordu Bediüzzaman:

“Ehemmiyetli bir endişe ve bir tesellî kalbime geliyor ki: Bu geniş boğuşmaların neticesinde eski Harb-i Umumîden çıkan zarardan daha büyük bir zarar, medeniyetin istinadı, menbaı olan Avrupa’da Deccalâne bir vahşet doğurmasıdır. Bu endişeyi tesellîye medar; âlem-i İslâmın tam intibahıyla Yeni Dünyanın, Hıristiyanın hakiki dinini düstûr-u hareket ittihaz etmesiyle ve âlem-i İslâmla ittifak etmesi ve İncil, Kur’ân’la ittihad edip tâbi olması, o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semavî bir muâvenetle dayanıp inşaallah galebe eder.”5

Nitekim öyle oldu.

__________________
Dipnotlar:

1- Emirdağ Lâhikası, 1:206.

2- İhlâs Risâleleri, s. 24; Lem’alar, s. 151.

3- Emirdağ Lâhikası, s. 159.

4- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 191.

5- Emirdağ Lâhikası, 1:53.


Şaban DÖĞEN

Yeni Asya, 16.01.2004