Zehirli | Konular | Kitaplar

Genç ateistin hezeyanları

Genç ateist, bir kelimenin iki veya daha fazla anlamı olacağını bilmediği için veli kelimesine takılmış. Soruyor: Hiç Allah’ın velisi olur mu?.

CEVAP

Bilindiği gibi yüz kelimesinin birkaç anlamı vardır. Baba kelimesi de öyle. Mafya babası, Bektaşi babası, Fakir babası, Para babası, Baba adam gibi farklı anlamlarda kullanılır. Harç kelimesinin de kullanıldığı yerlere göre çeşitli anlamları vardır. Mesela Maliye’de harç demek, vergi demektir. İnşaatta yenice su, kum karıştırılmış çimento demektir. Ziraatta gübre karıştırılmış toprak demektir. Mutfakta da harç vardır, köfte harcı, dolma harcı gibi. Genç bunları bilmediği için, diyor ki: Veli ne demek, koruyan, gözeten demek. Okula başlayan her öğrencinin velisi olur. Öğrenci velisinden sorulur. Allah'ın velisi deyince de Allah'ı koruyan biri anlaşılır. Demek ki sizin Allah’ınızı koruyup gözeten veliler var öyle mi?

CEVAP

Ne kadar cahillik bu. Bir kelimenin birkaç anlamı olur diye yukarıda açıkladık. Veli, ermiş kimse demektir. Veli kelimesinin çoğulu evliyadır. Öğrenci velileri toplandı denilince bu, evliyalar anlaşılmaz. Senin bu yanlışlığın, 1970 lerdeki bir olayı hatırlattı. Belki o zamanlar sen doğmamıştın. Fikir babanız Prof. İlhan Arsel, (Biz üniversitede kapıcılık bile yapamayız) diyerek istifa ettiği zaman, Meydan dergisinde bir yazar, senin yanlışlığına benzer bir yanlışlığını hatırlatmıştı. İlhan Arsel, Ebussuud efendinin bir fetvasını okumuş, senin gibi yanlış anlamış. Genç bir kızın pire verilip verilmesi ile ilgili fetvasındaki pire vermek sözünü anlayamamış. (Görüyorsunuz, Müslümanların şeyhülİslamı, bir kızı pire ile evlendiriyor) demişti. Halbuki, o kelime pire değil pir idi. Pir ise ihtiyar demektir. Bu ateistler hep böyle mi diye hatırıma geldi.

Genç ateist soruyor: Hepimiz Âdem’den geldi isek niçin dil, din, renk ve kültürümüz bir değil?

CEVAP

Taberani’deki bir hadis-i şerifte: (Allahü teâlâ, Hz. Âdem’e her şeyin sanatını, ilmini öğretti) buyuruluyor. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselama, dünyada mevcut bütün dilleri öğretti. Hz. Âdem de, Arapça, Süryanice, İbranice ve diğer bütün dillerde kitaplar yazıp her dil ile konuşmuştur. Bu husustaki delillerden biri, Bekara suresinin, (Allahü teâlâ, Âdem'e bütün isimleri [bunların sanatını ilmini, ne işe yaradığını, nasıl kullanılacağını] öğretti) mealindeki 31. âyet-i kerimesidir. Hz. Âdem, bunları öğrendiği için, varlıkların adlarını, bütün dil ve lügatleri biliyordu. Çocukları bütün dilleri konuşuyordu. Hz. Âdem vefat edince, çocukları kâfileler halinde çeşitli ülkelere göç ettiler. Her kâfile, ayrı bir dil ile konuşuyordu. Böylece torunlar, dedelerinin konuştuğu diğer dilleri unutmuşlardı. O anda konuştukları dil ile kaldılar. (Mir’at-ı Kâinat)

Biyolojide modifikasyon denilen dış değişikliği yanında, mutasyon denilen genlerde değişiklik olayı vardır. Beyaz insandan siyah, esmer veya sarı insanlar türeyebilir. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamı dünyanın her tarafından alınan topraktan yarattı. Bu sebeple neslinden, siyah, beyaz, esmer, kırmızı renkte olanlar olduğu gibi, bu renkler arasında bulunanlar da oldu. Bazısı yumuşak, bazısı sert, bazısı da halis ve temiz oldu.) [Ebu Davud]

Dil ve rengin farklı oluşunu açıkladık. Dinlerde inanç farklı değildi. Her semavi dinde, Allah’a, meleklere, peygamberlere, kitaplara, Cennete, Cehenneme iman esastı. İnsanlar tarafından bozulunca farklı gibi zannediliyor. Diğer dinleri insanların bozduğu, Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. Kültür ise, her toplumun yaşadığı iklime, coğrafi bölgeye göre farklı olur.

12 Ekim 2003