Zehirli | Konular | Kitaplar

İsa’nın Çilesi

Mel Gibson’un yönettiği “Tutku” ya da “İsa’nın Çilesi” adlı film, gösterime girdiği günden bu yana, kalp krizi geçirip ölenleri, antisemitik iddiaları, Yahudilerin alınganlık göstermeleri ile Türkiye’de de büyük merak uyandırdı.
Daha Türkiye’de gösterime girmeden İngilizce alt yazılı, gösterime girdikten sonra ise Türkçe alt yazılı CD’leri korsan piyasadaki yerini aldı.

Filmin hemen hemen tamamı işkence sahnelerinden oluşuyor. Daha filmin başında Hz. İsa’nın Allah’a “baba” hitabına tepki gösterip olur mu öyle şey demeye kalmadan filmin bir Hıristiyan inanışı ve bakış açısı ile çevrilmiş olduğu gerçeğini hatırlayıp İslâmi gerçeklerle kıyas yapmaktan vazgeçip kendinizi filmin doğal akışına bırakıp izlemeye koyuluyorsunuz.

Filmde geçen ve Hz. İsa’nın havarilerinden birinin “Daha horoz ötmeden, yani sabah olmadan bana ihanet edeceksin” ifadesinden Elmalılı tefsirinde de bahsediliyor.
Ayrıca Yahudilerin Hz. İsa’yı sihirbazlık, yalancılık ve halkı ayaklandırmakla suçlamaları; cezalandırması için Roma İmparatoru (Platos)na jurnallemeleri, kralın onu kendi elleri ile cezalandırmaları için Yahudilere vermesi de Seyyid Kutub’un tefsirinde yer alıyor.

Yahudilerin iftira ve komplosunu Hz. İsa’ya Yüce Rabbimiz şöyle haber veriyor: “... Ey İsa, Ben senin canını alacak, katıma yükseltecek ve kâfirlerin iftiralarından arındıracağım...”

Yahudilerin öldürmeyi planladıkları Hz. İsa, Allah tarafından katına alınarak Yahudilerin planları boşa çıkarılıyor. Yine Elmalılı tefsirinde de bahsedildiği üzere onu ihbar eden şahıs (Budaşemun) katlediliyor.

Şimdi, birincisi sahip olduğumuz bu inanç yani Yahudilerin filmdeki gibi Hz. İsa’yı ele geçirememiş olmaları ön bilgisi, filmin seyri içerisinde ajite edilmesine rağmen sizi etkilemiyor. O sahneleri gördüğünüzde Yahudilerin eline geçmediği için herhangi bir işkence edilen şahıs olarak düşünüp yalnızca iftiranın, yeryüzünde kargaşa çıkarmanın tarih boyunca Yahudi milletinin rekoru olmasını bir kez daha müşahede ediyorsunuz.

Filme Hıristiyan bakış açısı ile bakıldığında dayanılacak gibi değil, ancak; Müslüman bakış açısı ile çok da kayda değer bir yanı yok.

Tabii tarihi gerçekler arasında yer alan bir sabır ve teslimiyet timsali Hz. Meryem’in ağır imtihanının evladının nübüvveti esnasında da sürmüş olması, ayrıca etkiliyor insanı.

Yahudilerin bu filmden yola çıkarak alınganlık ve tepki göstermesine gelince; Hz. İsa, Yahudilerin suikast düzenledikleri tek peygamber değildir. Hz. Zekeriya’yı katleden hangi kavimdir? Ya, Hz. Yahya’yı kim öldürmüştür?

Katliam geleneklerini halen en vahşi bir şekilde; bebekleri bile ayırmaksızın gerçekleştirenler kimdir bugün?

‘Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin’ diye buyuran bir dinin mensubu olarak işgalci İsrail’in bugünkü tutumunu eleştiren, karşı çıkan hakkaniyetli Yahudileri elbette tenzih ediyorum. İstisnaların kaideyi bozmaması gerçeğini ise bugün yaşananlar gösteriyor.

Bu filme tepki gösteren Yahudilerin şimdi yıllar yılı soykırım filmleri, kitap ve belgeselleri ile suçlayarak halen töhmet altında bıraktıkları bilmem kaçıncı kuşak Almanlarla biraz empati yapmaları gerekiyor.

Geçmişten sorumlu değiliz, geçmişinden ötürü kimse suçlanamaz diye tepki göstermişlerdi. Bundan böyle Almanları suçlayıp durmaktan vazgeçecekler mi mesela?

Olay budur. Yıllarca soykırım yaptıkları gerekçesi ile tazminatlar aldılar, soykırım ifadesinin yalnız ve yalnızca Yahudilerle anılmasını istediler. Biri de bir gün kalkıp kendi geçmişlerini gösterdi. Kaldı ki bu film tarih boyunca ve halen yaptıkları düşünüldüğünde ummanda bir katre kalıyor.

Ya alınganlıktan ya da Almanları suçlamaktan vazgeçmeleri gerekiyor. Bir gün birileri de Hz. Zekeriya’yı, Hz. Yahya’yı ve Filistin’de halen sürdürülen katliamları film yapabilir.

Demet Tezcan,
Vakit Gazetesi
23.04.2004