Zehirli | Konular | Kitaplar

Can Cenk

Bid'at ehli ile ilgili dinimizin hükümleri nelerdir?

Mezhepsiz, reformcu, bid'at ehli ile ilgili kaynaklarımızda bazı hükümler nasıl yer almış, birlikte inceleyelim:

Malum, bid'at konusu (hasenesi ve seyyiesiyle) literatürümüzde geniş yer bulmuş bir konudur. Ama bu konuyu ''sünnetimden yüz çeviren'' hadisi gibi mutlak ibadet yada kılık-kıyafet şekliyle sınırlı tutmamak yanıltıcı olur. Söz gelimi mealen :'' Ümmetimin fesada uğradığı zamanda sünnetime sarılana yüz şehid ecri verilir.'' hadis-i şerifini de sakal bırakmak, sarık takmakla sınırlamanın bizi tam hakikate götürmeyeceği gibi..

Fesada uğrama zamanları nedir ve hangi hadiseleri bünyesinde barındırır sorusunun cevabı oldukça önemlidir ve bu ayrı bir yazı konusudur.Bir değil tam 100 şehidin ecri hangi şartlar sebebiyle verilecektir?

Evveliyetle öyle devirlerde ''sünnete sarılmak'' (ki Mektubat-ı Rabbani okuyanlar bunu hemen fark edeceklerdir) ehl-i sünnet vel cemaat olarak tavsif buyurulmuş, fırka-i naciye olmakla mümkündür.Yani, öncelikle itikatta ''sünneti seniyye'' üzerine olmaktır Müslümana 100 şehid ecri getirecek olan. Her bid'atin bir sünneti örttüğünü, iptal ettiğini tasavvur ettiğimiz zaman mesele kendiliğinden vuzuha kavuşmuş olur.

Haliyle bid'atde kendi kendine oluşmaz, her bid'atin ''çığır açıcısı/imamı/önderi '' ve o önderlere tabi olan taklitçi önderler ve tabiileri vardır.

Geronimo

Amerika Arizona apaçisi..Geronimo..Kızılderililer adına vahşi beyazlarla savaşmış bir kahramanmış.
ABD, Usame bin Ladin'e bu kod adını vermiş..!
Demekki adamların gözünde Ladin bir kahraman !
Bizimkiler olsa kendisine irtica ile bağlantılı bir isim verirlerdi.
Öldü mü, ölmedi mi tartışmaları için diyeceğim şudur:
Evet öldü hem de kaç kere..!
2007'de böbrek yetmezliğinden
2009'da yakalanıp dondurularak
Ve 2011'de kurşunlanarak (pardon önce evi bombalanarak!)
Yani defalarca öldürüldü!
Kahramanlar, efsaneler ölür ölür dirilirler!
Geronimolar ölmez!
Sam'ın gözünde, düşmanı Ladin, Geronimo gibi bir efsaneymiş, uğruna yıllarca milyar dolarlar döktükleri.
Ve tabi Ladin gibi bir malzeme lazımdı kendilerine iki kuleye karşı iki Müslüman ülkeyi mahfetmek için.

Tercüme farkı..

Aşağıda Muhterem Ebubekir Hocanın makalesini okuyacaksınız. Tercüme farkının son örneği, birilerinin otorite (!) diye pek övdüğü Karaman'a ait. Allah (cc) kendisinden razı olsun, Ebubekir hoca uyarmasa ve Karaman'ı okuyan biri , Ebubekir hocayı okumasa; Saduddin Teftazani gibi bir alime su'i zan yapmamız işten bile değildi.Bazen cehaletimin imanıma şahit olduğunu düşünüyorum. Ne cesaretle Kur'an ayetlerine, hadislere ya da ulema eserlerine kendi fikirlerini söylettirebiliyorlar.Allah (cc) ümmeti islah etsin.(Amin)

''ET-TEFTÂZÂNÎ VE SAHABE
Milli Gazete - 7 Şubat 2011

"Mu'âviye'yi sevmiyorum" diyen Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocanın, bu tavrını et-Teftâzânî ile desteklemek amacıyla ondan naklettiği bir pasaja 31 Ocak tarihli yazımda yer vermiştim. et-Teftâzânî'nin genel olarak Sahabe ve özel olarak da Hz. Mu'âviye hakkındaki görüşünü yine aynı yazıda özetle aktarmıştım.

Acaba et-Teftâzânî'nin konu hakkındaki tavrını hangi iktibas gerçek olarak yansıtıyor?

Obama ve Fethullah Gülen beyanları !

Katil İsrail'in yardım konvoyundaki malum cinayet ve işkencelerinin ardından ABD başkanı Obama olayı ''trajik bir durum'' olarak yorumlayıp, ''gereksiz can kayıplarının'' olduğundan dem vururken; ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da, "İsrail hükümetinden, bu trajik olayın etrafındaki tüm gerçeklere ulaşan ve uluslararası standartlara uyan hızlı, tarafsız, güvenilir ve şeffaf bir soruşturma yürütmesini bekliyoruz." diye konuştu.

Onlar bu kadarını da söylemeyeceklerdi, eğer Türkiye Başbakanı ve Dışişleri bakanı aktif ve cesur olmasalardı..

ABD'de yaşayan biri daha var ve önemsediği olaylarda konuşur..''Hocaefendi'' derler kendisine..Ne hoca..!

Fethullah Gülen'in, Hakan Albayrak ve Bülent Yıldırım'ı da üzen şaşkına çeviren sözleri Obama yada Clinton'dan farklı değildi çünkü..

Gülen,Wall Street Journal'e : ''Gördüğüm şeyler hoş değil. Çirkin şeylerdi..diyerek başladığı konuşmasına,"İHH İnsani Yardım Vakfı" gemisinin İsrail'den izin alması gerektiğini..Otoriteye karşı gelinmemesini..İsrail'den izin alınması gerektiğini..'' söyleyebildi.

Ah Karaman ah..!

Bir insanda azıcık nefs muhasebesi, Allah (cc) korkusu olsa; nefsinin bu denli emini olarak, bunca eleştiriye karşın tek cümle yazamaz, tek kelimelik ahkam kesemez din adına..

Mahşeri ve hesabı, azarı ve açaltıcı azabı düşünür..!

Ebubekir Sifil hoca; gerek Rıhle'de, gerekse diğer makalelerinde; Gureba dergisi..vs. onlarca reddiyeler yazdılar kendisine..Hem de yenilir yutulur değil; ilmi/nakli ve ispatlı..!

O kalkmış bugün yine anormal cümleler kurmaktan korkmamış ''Peygamberimizin Çağrısı'' başlıklı yazısında..

Yazının üst kısmı erbabına kalsın tenkit için. Ben aciz şu cümleleriyle yine derin üzüntü duydum:

Yusuf El Karadavi

Yusuf el Karadavi : (1926 Mısır) İslam'da Helal ve Haram kitabının daha ön sözünde kendisinin mezhepsiz olduğunu zaten itiraf eden bu kişi için fazla söze gerek yok aslında. Mezhepler arası çelişkilerde tam ve kesin hüküm vermek mecburiyetindeymiş. Belirli bir mezhebi taklid etmeyi kendine yakıştıramamış, taklid aklın çalışmasını durdururmuş.Yalnız bir mezhebin esiri olmak O'nun gibi bir ilim adamına yaraşmazmış!

Şimdi bu kitap, bu itiraflardan sonra nasıl okunur? Adam açıkça mezhep tanımaz olduğunu beyan ediyor. Belki de kendisini mutlak müçtehid olarak gördüğü için bunları söylemiştir(!) Bu gibi mezhep tanımazlardan neler duymadık ki..

Kadın için hayırlı olan

Muhterem Ebubekir Sifil hoca, bugün ''İhtilat ve haremlik selamlık 2'' konusunu işlemiş ve yine çok önemli konuya ve detaylara dikkat çekmiş.

Efendimiz sallahu aleyhi vesellem, kızı Fatıma (ra) sorar: Kadın için en hayılı şey nedir? Annemiz şu muazzam ölçü olacak cevabı verirler :

''-Görmemesi ve görünmemesidir'' bu cevaba Efendimiz sallahu aleyhi vesellellem büyük hoşnutluk içinde tekbir getirirler.

Evet ölçü budur.

Yanımda kocam var, hergün çarşı pazar gezerim.

Hayır gezemessin!

Bey'at ile inabe arasındaki fark

Lügatte:Bey'at; bağlılığını, itimadını bildirmek.Birisinin hakemliğini veya hükümdarlığını kabul etmek. El tutarak bağlılığını açıkça ortaya koymaktır. Bağlılığını tazelemek. Rey vermek. (Biad-ı Rıdvan gibi ) A'raf :172; Taha:115; Al-i İmran: 81; Ahzap : 7; Fetih : 18 nci ayetler Biat/bey'atın delillerinden bazılarıdır.

Peygamberimiz aleyhisselatü vesselamın nübüvvetleri üç bölümdür:
1- İlahi hükümleri olduğu gibi bildirmek,
2- Bu İlahi hükümleri insanlara, tatlı dil ve ince hikmetlerle kabul ettirmek,
3-Aynı İlahi ölçüleri, anlayışsızlara, nadanlara ve nasipsizlere doğrudan doğruya tatbik etmek...

Allah Resulünün vefatlarından sonra, bu üç türlü vazifeyi bir arada yerine getirebilecek yetenekteki insanlar ancak otuz-kırk senelik bir zaman diliminde (dört halife gibi) yaşayabildiler. Ondan sonra İslamiyet ve İslam diyarı o kadar genişledi ki, merkezi nizam bozuldu, fesat ve fitneler çoğaldı ve bu vazifeler taksim edildi. Birinci maddedeki vazife ilim adamlarına, ikinci maddedeki vazife evliyaya, üçüncüsü de hakimlere intikal etmek üzere bölüşüldü. Allah Resulü ve raşid halifelerinden sonra üç ana madde de özetlenen işleri yapabilecek güçte insanlar, geniş İslam aleminde kalmadığı için, vazife taksimine gidildi.[1]

Mustafa İslamoğlu'nun meali..!

Muhterem Dr.Ebubekir Sifil hoca'nın ''Operasyonel Meal Yazıcılığı ya da Meal Üzerinden Din Tasavvuru İnşası '' başlıklı RIHLE dergisindeki ve Darül Hikme'de ençok okunan yazısı üzerinde ne kadar durulsa azdır.

Altı çizilecek çok önemli noktalar var.Sifil hocayı bir tek yazı hitamında ''Kendisine din kardeşi olarak yapabileceğim tavsiye şu: '' cümlesi sebebiyle haddim olmayarak eleştiriyorum demiyeyim de, bir tek bu cümlesine katılmıyorum diyeyim..Zira yazıyı baştan sona dikkatlice okuduğunuzda ortada din tahripçisi ve eskilerin zındık yada mülhid diye niteleyeceği korkunç cürümlerin sahibi; sıradışı olmak için ehl-i sünnet ve cemaatim muazzez caddesinden ayrılmakta hiçbir beis görmeyen ve yine Ebubekir hocanın tabiri ile''Burada gördüğümüz "gerekçe"yi İslamoğlu'nun "Yahudileşme temayülü" olarak ifade ettiği durumun şümulüne sokabilir miyiz? Kararı siz verin:

A. Burada bir Kur'an ayeti, Tevrat esas alınarak, hatta Tevrat'ın kendisi değil, kimi "yorumları" esas alınarak yorumlanıyor; üstelik bu, Kur'an'ın izin verdiği/mümkün kıldığı bir zemin üzerinden değil, tamamen "bahr" ve "yemm" kelimelerine bir kısım Tevrat yorumcularından bulunan karşılık temel alınarak yapılıyor.

Müctehid ne demektir ?

İctihad eden, çalışan çaba sarfeden; ihtiyaç hasıl olduğunda Kitap, Sünnet ve İcmadan hükümler çıkaran bilginlerdir.Fetva verebilmek için gerekli olan şartlar şunlardır :

1-Müslüman olmak; erkek, kadın farkı yoktur.
2-İyi niyet bulunmalıdır, halkın yararının bulunması bunun işaretidir,
3-Fetva veren ilim ve vakar sahibi olup, soğukkanlı ve dengeli birisi olmalıdır.
4-Fetva verilen konuda derin bilgi sahibi olmalıdır,
5-Fetva veren üzerinde hiçbir baskı olmamalı İslami manada "hür" olmalıdır.Siyasi yönetimlerden ve halktan müstağni olmayan kimsenin ictihadı ile amel edilemez.Allah Teala'nın indirdiği hükümleri çirkin görüp; kendi heva ve hevesleriyle hüküm icad eden tağuti güçlerle cihad etmek "farz-ı ayn"dır.Tağuti güçlerin velayetini kabul ederek; onlardan görev alan bir kimse "sadık ve adil" olma hasletini yitirir. Dolayısıyla velev ki müctehid seviyesinde ilme sahip bile olsa, o kimsenin "fetva"sı ile amel edilmez.[1]
6-Fetva verende hak ile batılı ayırt edebilecek kuvvet bulunmalıdır.Bu insanları tanımak, örf ve adetleri bilmekle ile olur.

Hayrettin Karaman Bey'den gelen cevaba cevabımdır

Aşağıdaki yazıyı Hayrettin Karaman Bey gibi düşünenelere ithaf ediyorum. Bir önceki yazımda kendisine mail yazdığımı belirtmiştim. Doğrusu cevap beklemiyordum ama sağolsun lutfetmiş ve kısa cevabında şöyle demiş:''Sizin tasvip etmeme hakkınız var. Ayrıca ilminiz varsa beni tenkit de edebilirsiniz.Ben ictihad ve tercih selahiyetini bilgimden alıyorum. Bunlar bir makamdan veya şahıstan alınmaz.''

İlmi, gerçekleri görmesine öyle perde olmuş ve kibre sürüklemiş ki, ''benim'' diyor. Yani, pilotlukla ilgili kitapları okumakla hayatım geçti, gider pilot kabinine oturur; yolcu uçağını havalandırır ve hedefteki hava limanına sorunsuz indiririm ! Elbette kendisinin insan olarak şahsına hiçbir garezimiz olamaz. Kariyerli meslektaşlarından olsam bu akla gelebilirdi.