Zehirli | Konular | Kitaplar

Meal yerine ne öneriyoruz?

A. Selçuk isimli okuyucu sormuş: "Ebu Bekir Bey, "Düşüncelerinizden etkilenen bazı insanların, insanları Kur'an ve meallerini okumaya davet eden bizleri sapkın düşünceli olarak ilan edip iftira ettiklerini bilmenizi istedim. Ve sorumlu olduğunuzu düşünüp bu maili size göndermeye karar verdim. Samimiyetime inanıp inanmamanız sizin meselenizdir.

"Meal, insanların Kur'an'ın kendi mesajlarında anlayabilmesi için yapılmış bir eylemdir ve bir alimin Kur'an'ı arapça okuyup dinleyenin kendi diline çevirerek izah etmesi de mealdir.

"Meal okunmasını önerenler dışlandığına göre ortaya koyduğunuz çözüm nedir? Bu çözümü gerçekten merak ediyorum.

"Kur'an'ı anlamak için yerküredeki insanlar ne yapmalı? Söyleyin ki; size göre sapkın düşüncelere sapmış olmayalım. Hakkımızda müfteri olmayın.

"Mealsiz bir çözümünüzün olması imkansız... Ya Kur'an'ı tamamen saklayacak ve eski usul vaazlarda, vaizlerin okuyup anlayıp, anladığını insanlara anlatması gerektiğine karar vereceksiniz ya da insanlara bir şey okumalarını önereceksiniz.

"Size göre bağımsız Kur'an okuyamayacaklarına göre ne yapmalılar? Ne okumalılar?"

İnsanları niçin meal okumaktan sakındırdığımız sorusunun cevabı, samimiyetinden şüphe etmediğim bu okuyucu tepkisinde gizli. Hemen ilk satırı tekrar okuyalım: "... insanları Kur'an ve meallerini okumaya davet eden bizleri..."

Biz insanları "Kur'an okumaktan" değil, "meal okumaktan" sakındırıyoruz. "Kur'an okumak" ile "meal okumak" arasındaki fark, "Kur'an" ile "meal" arasındaki farktan kaynaklanıyor. Meal okuyan kişi, aslında Kur'an'ı değil, meal yazarının Kur'an'dan anlayıp aktardığı şeyi okuyor.

Mesele sadece bu değil. En az bunun kadar iki önemli nokta daha var:

Meal olgusunun sınırlı imkânları ve en önemlisi de meal üzerine din tasavvuru inşa etme hastalığı.

Şimdi soralım: Meal okuma eylemini ısrarla savunan kardeşlerimizin büyük bir yekûnu niçin Elmalılı, Ö.N.Bilmen veya H.B.Çantay merhumlar adına neşredilen mealleri değil de "yenilik" ve "farklılık" iddiasındaki meal yazarlarının çalışmalarını tercih ediyor?

Meselemizin bu sorunun cevabıyla hayatî bir bağlantısı var. Var, zira insanımızın büyük bir çoğunluğu ne yazık ki meal üzerinden "farklı din anlayışları"nın muhatabı kılınıyor. Türlü çeşit bid'at görüş ve yaklaşımlar insanımıza "meal çalışması" örtüsü altında servis ediliyor. İnsanımız da "Kur'an'ın gereği" zannederek meal yazarlarının (tabii ki hepsini kasdetmiyorum) bid'at düşünce ve yaklaşımlarını benimseyip itikat ediniyor.

Biz insanlara "Meal okumayın, şunu okuyun" derken Allah kelamının yerine başka bir şeyi ikame ediyor değiliz. Zira her şeyden önce meal "Allah kelamı" değildir. Hatta şunu söyleyelim: Arapça yazılmış bir tefsir için dahi "Kur'an'ın Arapça'ya tercüme edilmesidir" diyebiliriz, ancak açıklanarak, şerh, beyan ve tefsir edilerek...

Kur'an'la aramızdaki fıtrî bağ, onu bir "entelektüel bilgi nesnesi" olarak görmemize engel olmalı. Biz onu okurken -Efendimiz (s.a.v)'in tavsiye ve talimatı gereği- ağlayabilmeli, ağlayamıyorsak dahi "ağlar gibi" yapabilmeliyiz.

"Meal okumayın" ile "Kur'an'dan habersiz kalmayın" birbirinin aynısı değildir. Kur'an'dan haberdar olmak, ilahî hitabın muhtevasını mealde aramaya çalışmakla kaim değildir. Aksi takdirde şu sorunun cevabını vermekte acze düşeriz: "Bizden önceki nesiller "meal" olgusunu tanımadıkları halde Kur'an'la irtibatlarını nasıl canlı tuttu?" Onların Kur'an'ı anlamadığını, Kur'an'la irtibatsız yaşadığını söylemenin ciddiye alınır yanı olmadığına göre, bu noktada ciddi bir tefekküre ihtiyacımız var demektir.

Son olarak "illa meal okuyacağım" diyenlere tavsiyem, önce itikad ve amel planında sağlam bir altyapı edinsinler; kendilerini garantiye alsınlar. Bunun üstüne yapacakları meal okumalarında da "farklılık arayışı" olarak ifade ettiğim zihnî sürecin sahte cazibesine kapılmadan, amele ve ihlasa dönüştürebilecekleri pasajlara ağırlık versinler. Meali, entelektüel ukalalık tavrını beslemek için değil, ibret ve öğüt almak, kalp rikkatine ve ruh inceliğine ulaşmak için okusunlar. Ve elbette yanlarında mutlaka -muhtasar da olsa- bir tefsir bulundursunlar...


21 yorum

elimde 30 a yakın meal

elimde 30 a yakın meal var...Bunun yanında 15-20 ye yakında tefsir hepsini devamlı kontrol ediyorum tabii ki bazıları yanlış aktarmalar yapabiliyor...Ancak Allaha şükür okudukça bazı gerçekleri görebiliyoruz...Peki siz bu kadar uzun gereksiz bir cevap vermişsiniz, ne demek istemişsiniz burada yani ne okuyacağız Kuran okuyun diyorsunuz nasıl Kuran arapça mı? Ben arapça bilmeden nasıl anlayacağım o okuduğumu, sen silsile-i aliyye dediğin kişilere güvenebilrsin ancak ben peygamberimden ve Kuran dan başkasına güvenmiyorum ne yapacağız şimdi senin silsile-i aliyye inanışını..(ki asla dinimizde olmayan bir inanıştır bu-kendilerini cennetlik gören bir dünya insan) Daha açık yazın da görelim?Mesela siz bir meal-tefsir çıkarında sizinkini okuyalım nasıl fikir? Böyle bir site yaparak öbür dünyanızı tehlikeye attığınızın da umarım farkındasınızdır..Devamlı Kuran-ı ikinci plana atana cevaplar verip duruyorsunuz...Allah esas sizi Islah Etsin..Biraz daha gözünüzü açsın hidayet versin...Benden size tavsiye imanın şartı 6 önce imanın şartları yerine getirin yani Allah a inanıyorum diyip işin içinden çıkmayın..Sonra da oturup Kuran okuyun o zaman gerçekleri göreceksiniz...

21.05.2011 - Faruk Tarık

CVP:elimde 30 a yakın meal

Bir ingilizce için ilk okuldan başlattılar öğrenelim diye. Uluslar arası iş yapabilmek için bir çok dil öğreniyoruz. Ancak kuran'ın dilini anlamak mı zor geliyor. Hollandada büyüyen bir çocuk en az 4 dil biliyor. 5. dili bilmek cok normal orada. Türkiyede 2. bir dili olan olursa o da zar zor ingilizce oluyor. Tembelliğimize bahaneler türeterek saklayamayız.

27.05.2011 - Panzehir

Faruk Bey'e

İsterseniz bir de şu linkteki yazıyı da okuyunuz:http://cancenk.blogspot.com/2008/05/tefsir-yazmak-ve-okumak-zerine.html

Mealle Kur'anı anlarız demek aslında bilmeden Kur'anı basit bir kitaba indirgemekle eş anlamlıdır. Bu tıpkı,sokaktaki insanın ben Anayasa'yı anlarım demesine benzer.Oysa o kanunlardan dahi anlamaz çoğunlukla..Ehl-i sünnet alimi ve aliminden ''icazet'' almadan yazılan meallerde kişiler kendi indi görüşlerini Kur'an diye bize yutturuyorlar. Haram katkılı ye, izmler ideolojilerle, medya Tv ile yaşa ve sonra meal ya da tefisire hiçbir alt yapın olmadna soyun..
Soru: Meal niçin okunur? Cevap : Allah'ın buyruğunu anlamak için? Soru : Peki o niçin ? Cevap : Doğru itikad ve amel için.Bu mealle değil, fıkıhla olur. İlimlerin efendisi fıkıh ilmidir. Fıkıh bilen ehl-i sünnet caddesini de bilir aldanmaz ve saçma sorular sormak aklına gelmez.Fıkıh bilmek her müslümana farz-ı ayndır.(İbn Abidin.c.1sh:29) Ama (meal demiyorum) tefsir farzı kifayedir.Fıkıh yeterlidir de kültürü arttırmak için tefsir,siyer okursun.
Böyle bir site elhamdulillah pek uyuyan müslümanın uyanmasına vesile olmaktadır.
Dualarımızla.

13.06.2011 - Abdulkadir

Bu da benden mealcilere

Felsefenin başta gelen işi, bu dengeyi, bu muvazeneyi ortaya koymaktır. Felsefenin kolları vardır ve en önemli kolu ahlak felsefesidir. Görev-sorumluluk dengesinin ayarı ahlak felsefesine girer. Burada ahlak felsefesi birinci derecede Kur’ân’dan ve hadisten hareket eder. Kur’ân, doğrudan doğruya ahlakı vermez; Kur’ân bizi ahlakı düşünmeye sevk edecek ipuçlarını, nirengi noktalarını bildirir… Kur’ân’ı herkesin okuması şart… Ama anlamak maksadıyla okuyamazsın… Anlamazsın. Yani nasıl ki herkes oturup kalp cerrahı olamazsa, Kur’ân’ı anlamak da bir iştir, bir meslektir. “Herkes anlar efendim… Türkçeye tercüme edildi çünkü” diyorlar. Kur’ân Türkçe’ye tercüme edildi de ne oldu? Bu iş öyle tercümeler, mealler üzerinden olmaz. Meallerden hareketle Kur’ân’ı anladığını söyleyen kimse halt etmiştir. Okursun mühendis olursun, cerrah olursun vb… Ama Kur’ân’ı anlamak bir ihsandır… Allah’ın ihsanıdır… Yani herkes o tahsili görerek ona vakıf olamaz. Onu anlamak üzere yaratılırsın ama aynı zamanda tahsilini görürsün. Bunun başta gelen bir şartı var mı bilmiyoruz. Mesela ben hiç Müslüman olmamış adamların Kur’ân tefsirlerine bakmışımdır ve hayran olmuşumdur. Mesela Montgomery Watt… diyor ki: “insanın verebileceği en büyük eser Goethe’nin Faustudur. Daha büyük bir eser olamaz. O, bir dil şaheseridir. Kur’ân ise Faustun birkaç kat şaheseridir. Sonuç itibariyle Kur’ân’ı bir insanın yazması mümkün değildir.” Bildiğim kadarıyla Montgomery Watt, ihtida etmiş bir adam değil. Montgomery Watt’ın bu tesbitini okuduktan sonra tekrar oturdum ve Goethe’nin Faustunu okudum. Hakikaten, Watt çok haklıymış dedim… Olağanüstü bir şey… Bir edebiyat eserinin muazzamlığı, tercüme edilemezliğindedir. Faustun tercümeleri var ama bunlar güdük tercümeler. Kur’ân tercümeleri gibi diyebiliriz.

14.06.2011 - misafir

ilmihal

meal yerine..ehl-i sünnet itikadına uygun "ilmihal" ve imani.itikadi.tasavvufi kitaplar daha çok yarayışlıdır..

20.06.2011 - tunahan

YAKLAŞIM YANLIŞI

Meal okumayın demek insanlara salak demekle aynı şeydir.

27.06.2011 - ensar

CVP:YAKLAŞIM YANLIŞI

Salak değil biraz akıllı ise giden arapçasını öğrenir hiiiç meal okuma derdi de olmaz! İngilizce için tonla para dökeriz söz konusu Allah'ın kelamı olunca ben mealden herşeyi anlarımla yetiniriz. Okumayız bile millete ben mealden okuyorum diye üstüne ahkam keseriz.

Yukarıda meal okumayın demiyor. Bana sadece kuran yeter niyeti ile açıp okumayın diyor!!

27.06.2011 - yanlış

kuran zemzeme benzer arapça

kuran zemzeme benzer arapça bilen o sudan içer bilmeyen sadece ağzını çalkalar ama faydalanamaz faydalanmak için zemzem olmasa bile bulduğu sudan içmelidirki vücuduna fayda etsin.şimdi sen insanlara sen zemzemle ağzını yıka sana yeter diyorsun ama o insan kuruyup gider o vakit sen yanlıştasın

20.09.2011 - misafir

Atatürk

Türkiyede meal işinin temelini Atatürk atmıştır. Kuranı Kerimi ve Sahihi buhariyi tercüme ettirdi. Bunu yaparken bir kaç hedefi vardı:
1-En önemlisi, insanlar size Kuranın ve sünnetin tercümesini getirdim , hiç bir aracıya gerek kalmadan dininizi direk kaynağından öğrenin dedi ve insanların ulemadan soğumasını sağladı. O tercümeleri okuyanlarda ne anladılarsa onu din zannettiler akıllarınca.
2-Anlayarak okumak daha iyidir dedi ve ibadetleri türkçeleştirdi.Namazlarda Kuran değil kuran tercümesi okutturdu!
3-Onları okuyan insanlar kavrayamadıkları için ayetler arasında yada ayet-hadis arasında çelişkiler olduğunu zannetti ve şüpheye kapılıp dinden çıktı.MEAL OKUMANIN NETİCESİ

16.03.2012 - misafir

Siz de Kurandan bihabersiniz.

Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?(Kamer 32)

Şüphesiz biz onların: "Kur’an’ı ona ancak bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu apaçık bir Arapçadır. (Nahl 103)

Yani siz diyorsunuz ki Kuranı Arap anlar ama Kainatta başka kimse anlayamaz.Ozaman kafa yormaya gerek yok.Selametle der geçeriz..Şimdi bir Arap firması bizden '''bir tır kırmızı elma''' talep ettiğini belirten bir yazı gönderdi. Biz kendisine '''bir pikup sarı armut''' gönderir miyiz hiç?

16.03.2013 - misafir

CVP:Siz de Kurandan bihabersiniz.

anlamak vardır bir de anlamak vardır.

anlamakla anlamak arasında dağlar vardır...

herkes kabında oldugu kadarını anlar. herkes aynı şeyi anlayacak olsaydı 1000 tane mealin bini de aynı olması gerekmez miydi? olmadığına göre anlamanın da anlaması varmış...

başkalarının anladığının üzerinden ne kadar anlayabilirsin?

bir arap bile arabi eğitim almadıysa senin meali okumanda anladığından öteye hiç bir şey anlayamaz..

kısaca o elma ister, sen armut gönderirsin.. ama önüne gelen ise koca bir hıyardır!

anlayana

19.03.2013 - anlayana

Örnek verir misiniz

Meallerin birbirinden çok farklı olduğuna bir örnek veriniz birde tercümede elma yerine armut anlayıp onu da hıyar yerine koymaya bir örnek verir misiniz lütfen.6

27.03.2013 - misafir

Kuran ın üstünlüğü

Kuran ın üstünlüğü tartışılmaz tabi,ama "öğüt almanız için kolaylaştırdık,öğüt alan yok mudur!" diyen de o kitabın sahibi.

Herkes bilgisi,eğitimi,birikimi kadarıyla sorumlu olduğu kitaptan alacağını alır. "Siz anlamazsınız, etmezsiniz" deyipte cahiliye devrinin hatalarını özelikle bu bilgi çağında hortlatmamızın gereği yok.Allah "Oku!" dediği halde biz okuma! demeye cüret etmemeliyiz.Umarım beni yanlış anlamazsınız.
BUYRUNUZ TERCÜMEYE KARŞI OLAN AKLI SELİM ARKADAŞLARIM RABBİMİZİN BİZE BİLDİRDİĞİ ŞU HÜKMÜNÜ TARTIŞALIM:
Zuhruf/3

1. innâ : muhakkak ki biz
2. cealnâ-hu : onu kıldık
3. kur'ânen : bir Kur'ân
4. arabiyyen : Arapça
5. lealle-kum : umulur ki siz
6. ta'kılûne : akıl edersiniz

Rabbimizin yarattığı iki dil; "Arapça" ve karşılığı olarak "Türkçe" tercümesi. Burada sizi yanlışa düşüren nedir?Hata nerede?Arap kendi lisanını anlamıyormuş (muş),birde Türkçe çevirisi öyle mi? diyen arkadaşlarımdan cevap bekliyorum.

27.03.2013 - misafir

Budur..

Budur..

27.03.2013 - misafir

Andolsun, bu Kur’anda biz insanlar için her türlü misali sayıp..

Andolsun, bu Kur’an’da biz insanlar için her türlü misali sayıp dökmüşüzdür. Fakat tartışmaya en çok düşkün varlık insandır. (KEHF/54)

Kuran bizim şan ve şerefimiz,nasıl olurda büyülenip Allaha karşı gelircesine "tek başına olmaz" diyebilirsiniz?Carcahil olmayalım rica ederim.

Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an olsaydı (yine bu Kur’an olurdu). Hayır, emrin tümü Allah’ındır. İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkâr edenler, Allah’ın va’di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez.(RA’D/31)

Yanınızda olanı, doğrulayıcı olarak indirdiğime iman edin; onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca benden korkun. (BAKARA/41)

Kur’an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık. (İSRA/45)

De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkûmdur.”İsra 81

Biz Kur'ân'dan, iman edenler için bir şifa ve rahmet olan âyetler indiriyoruz. Zalimlerin de ancak zararını artırır.İsra 82

De ki: Eğer bütün insan ve cin, bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile onun bir benzerini getiremezler. (İSRA/88)

Onu bir Kur’an olarak, insanlara dura dura okuman için ayırdık ve onu safha safha bir indirme ile indirdik. De ki: Siz ona ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.(İSRA/106-107.)

Ağlayarak yüzüstü kapanırlar ve onların huşularını arttırır.(İSRA/109)

Biz Onu senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp-sakındırman için. (MERYEM/97)

Gerçek şu ki kulluk eden bir topluluk için bunda açık bir mesaj vardır. (ENBİYA/106)

İşte biz Kur’an’ı apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Allah, dilediğini hidayete yöneltir.(HAC/16)

Bir de, kendilerine ilim verilenler, onun hakikaten Rabbin tarafından gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar, bu sayede kalpleri huzur ve tatmine kavuşsun. Şüphesiz ki Allah, iman edenleri, kesinlikle dosdoğru bir yola yöneltir. (HAC/54)

De ki: “Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakın olandır.” (SEBE’/50)

Sen ancak, zikre uyan ve görmediği halde Rahmandan sakınan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele. (YASİN/11)

Biz ona şiir öğretmedik; ona yakışmaz da. O, ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. (YASİN/69)

Diri olanları uyarmak ve kâfirlerin üzerine cezanın hak olması için (indirilmiştir) (YASİN/70)

Hayır! Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Dileyen ondan öğüt alır. O, değerli sahifelerdir. Tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifeler. Kâtiplerin ellerindedir. Değerli ve güvenilir katiplerin. (ABESE/11-16)

De ki: “Bu, büyük bir haberdir. (SAD/67)

İnkar edenler dediler ki: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin ve onda yaygaralar koparın. Belki üstün gelirsiniz.” (FUSSİLET 26)

De ki: Ne dersiniz, eğer , Allah tarafından ise siz de onu inkâr etmişseniz o zaman uzak bir ayrılığa düşenden daha sapık kim vardır? (FUSSİLET/52)

Doğrusu o, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.Zuhruf 44

28.03.2013 - misafir

Konular