Zehirli | Konular | Kitaplar

Okuyucu Soruları 16 ÇEŞİTLİ MESELELER-4

3. Şia hakkında Ehl-i Sünnetin duruşu ve tutumu nasıl olmalıdır, Şiilerin inançları küfre götüren bidat mıdır?

Bu soruya daha önce muhtelif vesilelerle cevap vermiştim.[1] Burada özet olarak şunları söyleyebiliriz: İnsanı küfre düşüren haller ve sözler vardır. Kendisinden bu hal ve sözlerden biri –herhangi bir baskı söz konusu olmaksızın, bilerek, isteyerek, iradî ve ihtiyarî olarak–sadır olan kimse küfre girer. Burada onun hangi itikadî mezhebe mensup olduğuna bakılmaz.

Söz gelimi bir kimse Kur'an'a hakaret etse, içindeki emir ve nehiylerin bağlayıcı olmadığını söylese, Hz. Peygamber (s.a.v)'e saygısızlık etse yahut Sünnet'in bağlayıcı olmadığını söylese kâfir olur.

Bu cümleden olarak Kur'an ve Sünnet ahkâmının "tarihsel" olduğunu, yani sadece nazil ve varit olduğu dönemin insanlarını bağlayacağını, o tarih ve coğrafya dışındaki insanlar için bağlayıcılığının bulunmadığını söylemek küfürdür. Hatırlayalım, Hz. Ebû Bekr (r.a) dönemindeki "ridde olayları"nda Sahabe, sadece yalancı peygamberlere iman edenlerle değil, aynı zamanda –dinin diğer bütün ahkâmını kabul etmekle birlikte, sadece– zekâtın Efendimiz (s.a.v)'in şahsına tevdi edilmesi gereken bir ibadet olduğunu, O vefat ettikten sonra zekât mükellefiyetinin düşeceğini söyleyen bir grupla da savaştı…[2]

Bu meselede doğru düşünme biçimi şudur: Bir fırkayı toptan tekfir etmek veya kendisini o fırkaya nisbet edenleri toptan aklamak yerine, kişi(ler)den sadır olan hal, söz ve fiillerin hükmünü tesbit etmek gerekir. Bunlar kim(ler)den iradî ve ihtiyarî olarak sadır olursa o kimse(ler) dinden çıkar.

"Filanca fırka kâfir midir?" şeklindeki soru, tartışma konusu kabul/red, söz ve fiillerin genellikle o fırka mensuplarından sadır olması sebebiyle yaygınlık kazanmıştır. Ancak yanlış genellemelere yol açacak biçimde formüle edildiği için yanlış sonuçlara götürme ihtimali vardır. Bu noktaya azami dikkat göstermek gerekir.

Şia özelinde meselemize gelecek olursak, öncelikle Şia'nın tamamının aynı kefede değerlendirilmesinin doğru olmadığını söyleyelim. Mesela Zeydiyye de kategorik olarak Şia içinde değerlendirildiği halde, bu fırka ile Ehl-i Sünnet arasında büyük ölçüde mutabakat mevcuttur.

Ancak Şia içinde öyle gruplar da vardır ki, dinden çıktığında diğer şii fırkaların dahi Ehl-i Sünnet'le ittifakı söz konusudur. Söz gelimi Gurabiyye,[3] Batıniyye[4] vb. fırkalar böyledir.

Yine Şia içinde Efendimiz (s.a.v)'den sonra Sahabe'nin –birkaç kişi dışında– tamamının irtidat edip dinde çıktığını söyleyenler vardır.

Bu iddia, Din'in özüne doğrudan taalluk ettiği, yani Sahabe'ye yönelik gibi göründüğü halde aslında doğrudan Din'in özüne dokunduğu için sahibini küfre sokar. Zira bu Din bize Sahabe kanalıyla intikal etmiştir. Kur'an'ı ve Sünnet'i bize onlar aktarmıştır. Onların güvenilirliği noktasında ortaya atılan en küçük şüphe, onlar kanalıyla intikal etmiş Kur'an, Sünnet, itikad, ahkâm ve sair hususların güvenilirliği ve sıhhati meselesini gündeme sokar. Dolayısıyla bu meseleyi hafife alma gafletine düşmemek gerekir.[5]

Konunun tafsilatı için Kelam ve Fırak kitaplarına başvurulmalıdır.

Devam edecek.

[1] Bkz. Sana Din'den Sorarlar, I, 245 vd.

[2] Kişinin hangi hallerde dinden çıkacağı konusunda da bu köşede daha önce birçok yazı yazmıştım. Detaylı bilgi için o yazılar dikkatle okunmalıdır. Bkz. A.g.e., I, 224 vd.

[3] Efendimiz (s.a.v)'le Hz. Ali (r.a)'ın, iki karga kadar birbirlerine benzediğini, bu sebeple Cebrail (a.s)'ın esasen Hz. Ali (r.a)'a vahiy getirecekken, bu benzerlik sebebiyle yanlışlıkla Efendimiz (s.a.v)'e getirdiğini söyleyen fırka.

[4] Dinî emir ve hükümlerin zahirinin değil, iç anlamlarının (batın) esas olduğunu, bu iç anlamlara da yalnızca kendilerinin erişebileceğini söyleyen fırka.

[5] Bu nokta hakkında doyurucu bilgi için bkz. Takiyyüddîn es-Sübkî, Fetâva's-Sübkî, II, 563 vd.

Milli Gazete - 13 Aralık 2009


Konular