Zehirli | Konular | Kitaplar

Kur'ân-ı Kerim'in Fazileti


Allah Teâlâ buyuruyor:

"O kimseler ki onlar hidâyet-i ilâhiye ile ihtidâ ettiler. Allah Teâlâ Hazretleri onlara tevfik verir ve Kur'ân'ı işittikçe hidâyetleri artar, ziyâde olur ve onlara takvâ yollarını gösterir." (Muhammed Sûresi/17)

Yani münâfıklar, Kur'an'ı işitirler; fakat istifâde etmezler. Her kimin ki kalbinde ittikası zayıfdır -yani Allah Teâlâ korkusu azdır- o kimsenin Allah Teâlâ Hazretlerinin emirlerine imtisâli de o nisbetde zayıf ve gevşek olduğu gibi nehyinden de ictinâbı ona göre zayıf ve az olur.

Mü'minlerin imanlarının ziyâdeleşmesine sebep olan şey de; Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretlerinden işitdikleri Kur'an-ı azîm-üş'-şan ile ehâdis-i Nebeviyedir.

Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-'den Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur:

"Hiç bir peygamber yoktur ki, ona bir mûcize verilip de o mûcizelere îmân ile o peygamberi tasdik etmiş olmasınlar. Benim de büyük ve açık mûcizem Kur'ân'dır ki böyle bir kitap hiç bir peygambere verilmemiştir. Bu cihetle ben peygamberlerin en çok ümmetlisi olacağım. Bana bir Kur'ân mûcizesi verildi ki bu Kur'ân kimseyi sihir gibi zan, vehim ve hayâle düşürmez." (Buhari, Tecrid-i Sarih terc. 11/261)

Bir kul ki şeytandan gelecek şirk ve sâir belâların def'inden âciz olduğunu itiraf ederek kudret-i azime sâhibi olan Zülcelâl ve'l-Cemâl Hazretlerine kemâl-i ihlâs ile ilticâ eder ve tamamen kudret ve azametini beyân eden şu Ayet'ül-Kürsî'yi okursa Hâlikına karşı:

"İlâhî Sen bir'sin, Sen mâ'büd-u bi'l-Hak'sın, sen Hayy ü Kayyum'sun. Kullarını hıfzedersin. Senin uykun yoktur. Her vakit uyanıksın. Yerler ve gökler ve içindeki cümle mahlûkât senindir. Sana hiç bir şey ağır ve güç gelmez, zirâ cemî nekâisden münezzeh ve cümleden âlîsin. Şu halde beni ve evlâd ü îyâlimi muhafaza et." diyerek yalvarmış ve ilticâ etmiş olur. Hâlikına sığınan bir kulunu hâfız-ı Hakîki olan Hak Teâlâ Hazretlerinin muhâfaza buyuracağında şüphe yoktur. Şu kadar ki îtikâd etmek, ihlâs ve teslîmiyet şartdır. Yoksa îman ve îtikâdı zayıf olanlar mâneviyatdan istifâde edemezler.

Resûlullah -sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem- Efendimiz bir hadis-i şerifînde: "Ayetül-kürsî'nin okunduğu hâneden şeytanın firâr edeceğini ve sâhir ve sâhirenin sihirlerinin o hâne halkına te'sir etmiyeceğini ve bu âyetin tilâvetine devâm etmek âbid ve sıddîklerin vazifesi olduğunu ve Kur'ân'ın seyyidi Sûre-i Bakara olup Bakara'nın seyyidi de Âyetül-Kürsî olduğunu" beyân buyurmuştur.

Osman -radıyallahu anh-'den bir rivâyette Nebî -sallallahu aleyhi ve Sellem-:

"Sizin en fazîletliniz Kur'ân'ı öğrenen ve öğretendir." buyurdu, demiştir.

Ebû Mûsa'l-Eş'arî'den rivâyette ise, Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-:

"Kur'ân'ı muhâfazaya ehemmiyet veriniz. Hayatım yed-i kudretinde olan Cenâb-ı Allah'a yemîn ederim ki; Kur'ân'ın hâfızadan çıkıp kaçması, bağlı devenin ihtimamsızlık eseri boşanıp kaçmasından daha zordur!" buyurmuştur.

Yine Ebû Musâ el-Eş'ârî -radıyallahu anh-'den rivâyete göre Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-:

"Şu bir halis mü'min ki Kur'ân okur, onun muktezâsıyla amel eder, o tadı güzel, kokusu güzel turunç meyvesi gibidir. Şu bir mü'min de Kur'ân okumaz fakat mucibiyle amel eder bu da tadı güzel fakat kokusu olmayan hurma gibidir. Kur'ân'ı okuyan fakat mucibiyle amel etmeyen münafık benzeri de, kokusu güzel, fakat acı reyhan otu gibidir. Kur'an'ı okumayan münâfık benzeri, tadı acı, kokusu da kötü Ebû cehil karpuzu gibidir." buyurmuştur. (Buhari, Tecrid-i Sarih Terc. 11/286)

Hadîs-i ?erîflerde buyuruluyor ki:

* "Kur'ân-ı Kerîm'i okuyanların ahseni -en güzeli- okurken Cenâb-ı Hak'dan havf ve haşyetini gördüğüm kimsedir."

* "Kur'ân-ı azimü'ş-şânın sâir kelâm üzerine olan fazileti Hâlık Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin mahlûk üzerine olan fazlı gibidir."

* "Ümmetimin eşrefi, Kur'ân'ın ahkâm-ı celilesiyle âmil olan ve Kur'an tilâvetine müdavim olan hâfızlarla, gece teheccüd namazı ve zikr u ibâdet için geceleri kalkıp ibâdetle ihya edenlerdir."

* Hâmil-i Kur'ân yani hâfız-ı Kur'ân öldüğü vakitte Allah Teâlâ Hazretleri arza "O hâfızın lahmını (etini) yeme!" diye vahy ve emir buyurur. Arz da, "İlâhi nasıl olur da onun lahmını ekl ederim? Senin kelâmın onun cevfinde, dimâğında yazılmış, nakş olmuştur, yani ben onun etini çürütmem." diye cevap verir.

* "Kur'ân-ı Kerîm'in evâmir ve nevâhisi ile âmil olarak Kur'ân'ı oku, yoksa Kur'ân ile âmil olmaz isen Kur'ân'ı tilâvet etmemiş olursun."

Aişe -radıyallahu anha-'dan Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur:

"Kur'ân'ı ezberleyerek okuyan hâfızın benzeri vahiy getiren melekler gibidir." Yani fazîletde ikisi beraberdir. Kur'ân'ı hâfız olmayarak okuyan ve bu suretle okumak kendisine zorluk veren kimse için de iki ecir vardır: Biri Kur'ân'ı okumak ecri, diğeri zorluk, zahmet çekmek ecridir.

Ramazanoğlu Mahmud Sâmî (Musâhabe - 2, s.20-21,27,34-36,42,52,58.)
Kaynak:ALTINOLUK DERGİSİ


1 yorum

ıyı olmuş

ıyı olmuş

27.11.2009 - misafir

Konular