Zehirli | Konular | Kitaplar

Kadın için hayırlı olan

Muhterem Ebubekir Sifil hoca, bugün ''İhtilat ve haremlik selamlık 2'' konusunu işlemiş ve yine çok önemli konuya ve detaylara dikkat çekmiş.

Efendimiz sallahu aleyhi vesellem, kızı Fatıma (ra) sorar: Kadın için en hayılı şey nedir? Annemiz şu muazzam ölçü olacak cevabı verirler :

''-Görmemesi ve görünmemesidir'' bu cevaba Efendimiz sallahu aleyhi vesellellem büyük hoşnutluk içinde tekbir getirirler.

Evet ölçü budur.

Yanımda kocam var, hergün çarşı pazar gezerim.

Hayır gezemessin! Kocan alemin gözüne tülbent bağlayabilecek mi? Seni fitne dolu gönlün penceresi gözlerden, haram bakışlardan koruyabilecek mi? Şu zamanda adamın yanında karısına bakıldığını hatta laf atıldığını ve bu sebeple ne olaylar olduğunu okuyor/görüyoruz.

Ebubekir hoca yazısını okuyacaksınız, orada kadının dışarı çıkması için fıkhi bir kurala işaret ediyor..''ihtiyaç''.

İhtiyaç nedir sualinin cevabı, günümüz tesettürlü kadınlarını bunaltacak kadar ağır bir imtihan sebebi olabilir. Zira, kadının ihtiyaç dediği pekçok şey fıkhen/tasavvufen ihtiyaç falan değildir.

Diyelim pet alacak (afedersiniz) bunu zaten bir kadının marketten kendi alması mahsurludur. Verir tarifi eşine, yada isim/marka eşi gider alır.Kadın için ihtiyaç, doktor, tedavi sebepleri dışında; hava almak için sakin bir tabiat kenarında eşiyle yürüyüş olabilir..Bunda da, tesettürü; mantosu çarşafı son derece bol ve vücut hatlarını belli etmemiş olmalıdır. Gözler asla namahrem gözüne değmemelidir.

Hele pazar alış-verişinde kadının-hele tek başına- asla işi olamaz. O, görmeyecek ve görünmeyecek. Evinde kendisini haremlik selamlıkla Allah'a adayacak.O gardaşım, bu komşu, şu akrabam diyerek bu sınırları delmeyecek. Haremlik selamlıktan anlamayan yakın akraba yanında, eşi ve mahremleri varken zamanın genelini hizmete verecek, tesettüründen ödün vermeyecek ve gelen kişinin karısına bir bahane bularak, ''gel biz mutfakta yada diğer odada kadın kadına laflayalım'' şeklinde tatlı bir yolla erkeklerin yanından uzaklaşacaklardır.

Başındaki saçları bir şekilde örtmek, tesettür değildir. Tesettürün ne olduğunu yukarıdaki hadisle belirttik.Örtü, bayraktır, takvadır ve ille hayadır.

Günümüzde cinsel haramlar, ne evli, ne yaşlı, ne çocuk dinlemeksizin azgınca saltanatını genişletirken; İslami hassasiyeti olan Müslümanların bu konuda; çoğunluğun dümen suyuna gitmesi vahim bir aldanma olur.

Yazıyı uzatmak istemiyorum. Şimdi konunun teknik ve ilmi tarafını Ebubekir hocamızdan okuyalım:
http://cancenk.blogspot.com/

İhtilat ve haremlik selamlık 203 MAYIS 2009

Geçen hafta metnini gördüğümüz soruda, asr-ı saadette kadınlarla erkeklerin aynı ilim meclislerinde bir arada bulunduğu zikredilmişti.

Asr-ı saadette kadınlarla erkeklerin bir arada bulunduğu ortamlar olmuş mudur? Özellikle Hicab ayeti indikten sonra modern toplum yapısında olduğu gibi kadınlarla erkeklerin rutin olarak aynı ortamda -ilim öğrenmek ya da bir başka maksatla- bir arada oturduğunu gösteren bir rivayeti ben şahsen bilmiyorum.

Kadının, kocasının veya oğlu gibi mahrem bir yakınının da bulunduğu ortamda evine gelen misafirlerle birlikte oturabileceğini söyleyenlerin dayanaklarından birisi, Ebû Üseyd Mâlik b. Rebî'a (r.a)'in yeni gelin olan eşinin, evlendiği akşam Efendimiz (s.a.v) ve ashabına hizmet ettiğini anlatan rivayettir.

Şarihlerin bu rivayet üzerinde dururken dikkat çektiği iki husus var:

1. Bu rivayet kadının, evine gelen erkek misafirlere kocasının veya bir başka mahreminin de bulunduğu ortamda, mütesettir (tesettürlü) olarak hizmet edebileceğine delalet eder. Ancak bu, fitneden emin olunduğu zamanlara mahsustur.1

2. Bu rivayet, hicab ayetinin nüzulünden önce cereyan etmiş bir olayı anlatmaktadır.2

Bu istinbatlardan ilkini kabul etsek bile, "fitneden emin olma" şartı son derece önemlidir. Üstelik bu rivayet, kadının, evine gelen misafirlere hizmet etme, ikramda bulunma durumuyla ilgilidir. Sorumuz ise kadın-erkek grupların mescid içinde veya bir başka ortamda toplantı yapması, çeşitli programlar tertip etmesi gibi durumla hakkında idi.

Takdir edilmelidir ki, bu tür durumlarda -özellikle Avrupa, Amerika gibi gayrimüslim ülkelerde ve ortamlarda- insanımızın fitneden emin olması son derece zordur. Dolayısıyla bu tür ortamlarda kadınlarla erkeklerin aynı mekânı paylaşmaktan başka çaresi yoksa, en azından araya bir perde gererek, kadınlarla erkeklerin göz göze gelmesini ve bunun yol açabileceği sakıncaları engellemek gerekir. İslâmî bir amaç için bir araya gelinmiş dahi olsa, ihtilatın yol açacağı fitneden kimse emin olamaz.

Bu konuda dayanak olarak alınan bir diğer rivayette de Efendimiz (s.a.v), Hz. Sevde (r.anha) validemize hitaben, "Allah, ihtiyaçlarınız için evden çıkmanıza izin vermiştir" buyurmuştur.3 Bu rivayetin, kadının normal ihtiyaçları için dışarıya çıkabileceğini, alış-veriş yapabileceğini gösterir. Ancak bunun, "ihtiyaç"la sınırlı bir durum olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Dolayısıyla bu rivayet ile evde kadın-erkek bir arada oturmayı alışkanlık haline getirmeyi birbirine karıştırmamak gerekir.

Kadınların mescide çıkmaktan alıkonulmamasını emreden hadis4 de aynı şekilde değerlendirilmelidir. Burada ibadet için mescide gitme söz konusudur. Bu husus soru metninde de zikredilmişti. Ancak kadınların mescitte en arka safta namaz kıldığını, namaz bittikten sonra da herhangi bir ihtilata (kadın-erkek karışık bir arada bulunma) imkân vermeden mescitten önce kadınların çıktığını gözden uzak tutmamak gerekir.

Bütün bunları toparladığımızda ortaya çıkan sonuç şudur: Fukahanın, "zamanın fesadı" gibi gerekçelerle kadınların erkeklerle bir arada bulunabileceği durumlara getirdiği sınırlamanın esprisi iyi kavranmalıdır. Cinselliğin bu kadar kışkırtılmadığı, evlilik şartlarının bu kadar zor olmadığı, kadının bir "cinsellik objesi" olarak istismar edilmediği o toplumsal-kültürel yapıda fukaha o tedbirleri almışsa, bugün bizim çok daha dikkatli ve hassas olmamız gerekir.

Fitneye meydan vermemek şartıyla İslâmî hizmetlerde kadınların da üstlerine düşen görevleri yapması elbette ihmal edilmemelidir. Başka imkân olmadığı için mescitte kadınlarla erkeklerin bir arada bulunmasına geçici olarak ve -yukarıda da dediğim gibi- araya bir perde germek vb. tedbirleri alarak müsamaha edilebilir. Ancak bunun devamlılık arz etmemesi ve mekân probleminin çözümünün aciliyet sıralamasının başına yerleştirilmesi şartıyla...

1) el-Aynî, Umdetu'l-Karî, XX, 164; İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, IX, 251.

2) en-Nevevî, el-Minhâc, XIII, 177.

3) el-Buhârî, "Nikâh", 115.

4) el-Buhârî, "Cumu'a", 13.


1 yorum

idir

sitenizi yeni gördüm ve sık kulanılanlara ilave ettim inş. iyidir. hayırlı hizmetler

28.11.2009 - basri

Konular