Zehirli | Konular | Kitaplar

Bir mezhep iki imam ehli sünnet ve'l-cemaat...


Muhtelif zamanlarda Ebu Hureyre ve Abdullah bin Yezid'den naklolunan benzer hadisi şeriflerde peygamber efendimiz şöyle buyurdular:
–Yahudiler yetmiş bir fırkaya ayrıldılar, Hıristiyanlar yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Ümmetimse yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Sadece biri kurtulacak diğerleri ise cehenneme gidecektir.

Ashab–ı Kiram:
–Ey Allahın resulü o fırka kimdir, diye sorduklarında Resulullah:
–Onlar benim ve ashabımın yolu üzere olanlardır, buyurdu.
Ehli Sünnet uleması yine Enes Radıyallahu Anh'den rivayet olunan "o fırka cemaattir" hadisi şerifi ışığında, ulema o fırkayı "ehlisünnet ve'l–cemaat" olarak ve diğer adıyla kurtuluşa erenler manasında "Fırka'ı–Naciye" olarak isimlendirdi.

İncelendiğinde fırkaların daha da fazlalaştığına şahit olmaktayız, bin yıl önce yaşamış zamanının büyük âlimlerinden ve mezhepler üzerine söz sahibi olan Abdulkahir el–Bağdadi, El–fark beyn'el–Fırak isimli eserinde "bazı ayet ve hadislerde kırk ve yetmiş gibi ifadeler birer tanımlama işareti ve çokluğa kinayedir." Zira bugün baktığımız zaman Müslümanım demelerine rağmen Ehli Sünnetin dışına çıkan muhtelif fırka sayısı yetmiş ikinin çok üstündedir.

Görüşler belirtilmiş, fakat biz bu konu ile alakalı görüşleri Ehli Sünnetin dışında kalanları yazarken kaleme alacağız. Bizim için en önemli husus iki aydır imamlarıyla birlikte başlangıç ve gelişimini anlattığımız, Ehli Sünnet ve'l–Cemaat mezhebidir.
Özellikle son zamanlarda sıkça karşılaştığımız sorulardan biri "Kur'-an ve sünnet–i seniye varken mezhebe ne ihtiyaç vardı." Bu sorunun cevabını geçen sayılardaki yazılarımızda bulmak mümkündür. Yine kısaca şunu ifade edebilirim ki, mezhepler İslam'ın hükümlerini toparlamış, kitaplaştırmış bir nevi hazır ve güzel malzemeleri leziz bir yemek yapıp önümüze koymuştur.(Allah bunu yapanlardan razı olsun)

* * *
İkinci soru ise gayet iyi niyetle sorulmuş bir soru edası ile ne'ala "hayatları ve ilimleri ile birer abide gibi duran o insanların farklı farklı görüşlerle ümmeti bölmesinin sebebi nedir? Tek bir mezhep yetmiyor muydu?" sorusudur.

Burada duralım ve cevap acildir. Bir yapı düşünün. Bu bina bellidir ve görüşler Ehli Sünnet çatısının altında toplanmıştır. Bu binada muhtelif odacıklar, duvarlarında özene bezene hazırlanmış rengârenk süslemeler hayal edin. Gayet iyi niyetle ve emek sarf edilerek Peygamberimizin "Ümmetimin ihtilafı rahmettir" hadisi şerifi ışığında ve ümmetin ihtiyaçlarına cevap verecek nispette çalışmalar yapılmış. Hadisenin kısa özeti budur. İslam binasına uymayan fikirler derhal tard edilmiş ve dışarı atılmıştır.

İçtihadı yapanın İslam'a, inanca, itikada uygundur demesiyle iş bitmemiştir. Ulema arasında yıllarca öyle bir akım sağlanmış ki, kim nedir ne değildir ve hangi görüş nereye uygundur hepsi defalarca değerlendirilmiş ve tasnif edilmiştir. Eğer böyle olmasa idi zamanında ehli sünnet üzere olan Vasıl bin Ata Mutezilelik ile addolunur muydu? Oysa Vasıl, hiçbir zaman kendini Ehli Sünnetin dışında görmemiştir. Yada İmam Eşari Hazretleri önceki görüşlerinden vaz geçmedikten sonra Ehli Sünnet itikadında imam mertebesine yükselebilir miydi?

* * *
Farklılıklara gelince!
İsterseniz önce birleştikleri yerleri anlatalım Ehli sünnetin iki itikadı mezhebi Maturidi ve Eşari...
Hakikatler ve ilmin ispatı...
Âlemin yaratılması...
Allah'tan başka her şeyin âlemin bir parçası olduğu...
Âlemin kısımlarıyla birlikte cisim ve cevher olarak ayrışımı...
Maddelerin özü...
Dünyanın varlığı ve dönmesi...
Feza diye adlandırılan ve boşluk gibi görünen karanlığın sonunun olduğu...
Semanın ve arzın yedi tabakası...
Âlemin muhakkak fani olduğu...
Cennet ve cehennemin var olduğu ve sonsuz olduğu...
Allah'ın sıfatlarının ebedi olduğu...
Kuran'ın mahlûk olmadığı...
Kulun fiillerini Allahın yarattığı...
Allahın birliği...
Hayır ve şerri Allahın yarattığı ve Allah için zaman ve mekan mefhumunun olmadığı...
Bir şekil ve suret imtisalinin mümkün olmadığı, sınırsız olduğu ve Allahın takdirinin nihayetsiz olduğu...

Her şeyi bildiği, ilim sıfatının tekliği gibi hususlarda ittifak eylemişlerdir.
İttifak etmişlerdir diyorum bunları anlattığımıza göre demek ki onların ittifak ettikleri bu meseleler hakkında tam zıddı görüşler beyan edenler Ehli Sünnetin dışında kalmıştır.

Mesela bazı örnekler verelim: Kur'an da geçen "Allah'ın eli onların elinin üstündedir" ayeti veya "inna külle şey'in halakna'hü bi–kaderin" ve "Vellahü ale'l–arşisteva" "Leyse ke–mislihi şey'un" ayetleri eğer açıklanmasa, kitaplaştırılıp kastedilen manalar izah edilmemiş olsaydı ne olurdu? Allah korusun bugün birçoğumuzun Mutezile, Cebriye, Kaderiyeciler gibi sapkın inançların içine düşme ihtimalimiz yüksekti.

Peki, neden bu iki imam?
İşte Ehli Sünnet ve'l–Cemaat'in iki imamı Maturidi ve Eşari Hazretleri ve talebeleri ile bu hususlardaki çalışmaları çok önemli görevler yaptılar. Yaptıkları ilmi çalışmalarla ümmete öncülük edip, müminlerin ışığı oldular. Birbirlerinden ayrıldıkları noktalarda büyük araştırmalar sonucunda, ya bir noktada birleştiler, yada ayrılıkları rahmette yarış oldu...

Gerek amelî mezhep imamlarımız, gerekse itikadî mezhep imamlarımız arasında meydana gelen ayrılıklar hiçbir zaman, fitneye, fesada yada ayrılığa sebep olmadı. Sadece müminler arasında hayır ve rahmette yarışa sebep oldular.

* * *
İtikadî konularda, ameli mevzularda olduğu gibi fazla mezhep ortaya çıkmamıştır. Birbirleriyle aynı fakat tehlike arz etmeyen konularda yâda kesinliği belirginleşmeyen konularda insanları kötü yollara sapmaktan kurtaran iki kutuplu "bir" araştırma, değerlendirme ve fikirler manzumesi olarak varlıklarını sürdürmektedirler.

(Bundan sonraki yazılarımızda Kur'an–ı Kerim'deki gerek sadece mana, gerekse hem lafız hem de mana açısından müteşabih olan ayetleri konu edineceğiz inşaallah...)

Kaynak:Beyan Dergisi


Konular