Zehirli | Konular | Kitaplar

SÜNNETE TABİYET; VAHYE TABİYETTİR

Sünnetin kaynak değeri nedir? Sünnetin İslam’daki önemini açıklar mısınız?

(Hakan Çalışkan)

İslam hukukunda sünnet, ikinci kaynaktır ve teşride Kuran-ı Kerim’den sonra gelmektedir. Sünnet hükümleri açıklama bakımından Kuran’ın tamamlayıcısı ve yardımcısıdır. Aynı zamanda sünnet Kuran’da bulunmayan hükümleri de koyabilir. Sünnetin teşrideki yerini maddeler halinde özetleyebiliriz.

1- Sünnet; Kuran’ın mübhem ve mücmellerini açıklar. Umumi hükümlerini tahsih eder. Fakihlerin çoğunluğuna göre nasih ve mensuhu bildirir.

2- Sünnet; Kuran’da asılları sabit olan konuların hükümlerini tamamlayıcı mahiyette açıklamalarda bulunur.

3- Sünnet; Kuran’da olmayan bir kısım hükümleri açıklar.

Birinci madde için namaz ve zekatı misal verebiliriz. “Kadın, halası, teyzesi, bacısı, kızı ve kardeşi kızı üzerine nikahlanamaz” hadisi bunlardan başkaları size helal kılındı ayetini tahsis etmiştir.

İkinci maddeye misal olarak ‘Lian’ı zikredebiliriz. Kuran lian’ı teferruatıyla anlatmış, sünnet de lian’dan sonra karı-kocanın birbirinden bain talakla ayrılacağını bildirmiştir. Sünnetin, Kuran’ın meskut kaldığı yerlerde doğrudan doğruya hüküm koyup teşri kaynağı olduğuna şu misalleri verebiliriz: Süt kardeşliği, erkeklerin ipek elbise giymelerinin haram ve mekruh olduğu, vitir namazı, ramazan orucunu bozana keffaret lazım geldiği gibi. (Fıkıh usulü 38)

Sünnetin bir teşri kaynağı olduğuna delil teşkil eden ayetler:

"Nitekim O, kendi arzusu ile söylemez. O (söylediği) kendisine vahyedilenden başka bir şey değildir." (Necm-3,4) Bu ayet, peygamberimiz (sav)’in konuştuklarının vahye dayandığını gösterir. Buna göre hem Kuran hem de sünnetin kaynağı vahiydir. Yani Kuran’ın hem manası hem de lafızları, sünnetin ise manası vahiydir. Sünnetin lafızları peygambere aittir. Kaynağı vahiy oluşu yönüyle Kuran’a uymak nasıl farz ise, peygamberin sünnetine uymakta öyle farzdır.

Kuran’da pek çok ayet, sünnete uymanın peygambere itaat etmenin farz olduğuna delalet etmektedir. Kuran’ın bu delaletleri çeşitli üslup ve ifade tarzları ile olmuştur. Mesela; "Kuran’da peygambere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur." (Nisa-80), "Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere ve sizden olan ulü-l emre itaat edin" (Nisa-59), "Allah ve Rasülü bir şeye hükmettiği zaman iman eden erkek ve kadına artık işlerinde muhayyerlik yoktur" (Ahzab-36), "Aralarında ihtilafta seni hakem tayin etmedikçe iman etmiş sayılmazlar" (Nisa-65), "Peygamber size ne verirse onu alın, neden yasaklarsa ondan vazgeçin" (Haşr-7) buyurulmaktadır. İşte bu ayetler gösteriyor ki, Peygamber (sav)’in emirlerine uymak bir vecibedir.

Sünnet, peygamberin Rabbinden aldığı risaleti tebliğden ibarettir. Allah risaleti tebliğ hususunda şöyle buyurmaktadır: "Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun emirlerini tebliğ etmemiş olursun" (Maide-67). Sünnet de peygamberimizin tebliğine dahil olduğuna göre, O’na uymak Allah’a uymak demektir. Kuran’ın Nas’ları peygambere iman edilmesini açıkça belirtmektedir. Mesela bir ayette şöyle buyrulmaktadır: "Allah’a ve okuyup yazması olmayan ümmi peygambere iman edin. O peygamber de Allah ve O’nun sözlerine iman etmiştir". (Araf-158)

İşte sünnetin hüccet oluşu böylece Kuran ayetleri ile sabit olmuştur. Buna göre sünnet, bir bakıma Kuran’dan doğmuş, peygamber de hadisleriyle Kuran’ı tefsir etmiştir.

Kuran’ın bir teşri kaynağı olduğunu gösteren hadislere gelince:

"Bana Kuran ve onunla beraber onun gibisi (sünnet) verildi. Yakında karnı tok, koltuğuna yaslanmış birisi size bu Kur’an yeter, onda neyi helal bulursanız onu helal kabul ediniz, onda neyi haram bulursanız onu da haram biliniz, diyecek. Şunu bilin ki, Allah rasulünün haram kıldığı da, Allah’ın haram kıldığı gibidir."

Nebi (sav), Muaz b. Cebel’e "Sana bir dava getirildiğinde ne ile hüküm verirsin ya Muaz" diye sordu. Muaz b. Cebel, "Allah’ın kitabında bulduğumla hükmedeceğim" cevabını verdi. Peygamber, "Onda bulamazsan ne ile hükmedeceksin" diye sordu, Muaz, "Peygamberin sünneti ile hükmedeceğim" cevabını verdi. Konuşma sonunda Peygamber (sav) Muaz’ın bu şekilde cevap vermesine çok sevindi ve Allah’a hamdü senada bulundu.

"Size kendisine sarıldığınızda hiç sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum: Allah’ın kitabı ve Nebi’nin sünneti."

Bu hadisler sünnetin bir teşri kaynağı olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Hz. Peygambere itaat ise onun sünnetine uymaktan başka bir manaya gelmez, bu sebeple sünnete uymanın, İslam’ın ve imanın bir gereği olduğu anlaşılır. (Fıkıh Usulü 36)

Buraya kadar sünnetin İslam hukukunda ikinci kaynak olduğu Kuran ve sünnetten delillerle izaha çalıştık. Elbette erbabı ilim tarafından bunlar biliniyor, ancak günümüzde bazı gafil kişilerin bilinçli bir şekilde sünneti zayıf görerek samimi kişilerin sünnete olan muhabbet ve bağlılığını zayıflatmak istiyorlar. Daha sonra da sünneti yürürlükten kaldırarak İslam’ı anlaşılmaz hale getirecekler. Kuran’ı da kendi anlayışlarına göre yorumlamak suretiyle ümmetin imanını bozacaklar. Amellerini de ortadan kaldırmayı amaçlamaktadırlar. Zira Kuran’ı sünnetsiz anlamak mümkün değil. Mesela, Allah (cc) Kuran-ı Kerim’de "Namazınızı kılın, zekatınızı verin" diyor. Peki namazı nasıl kılacaksınız? Rasulullah’ın kıldığı gibi. Çünkü kılınma şeklini Kuran’da bulamazsınız. Peygamberimiz (sav), "Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın" diye buyuruyor.

Zekat ise; koyunda, sığırda, devede kaçta kaç vereceksiniz, yaşlarının sınırı ne olacak. Para, altın ve gümüşte kaçta kaç, nebatata, suluda ve kıraçta ölçü nedir, yüzde kaç vereceksiniz? Kurbanla ilgili hangi hayvanlar kurban olur, bunların cinsi, yaşı, sıhhat durumu, zenginlik ve fakirliğin ölçüsü, havaici asliyenin ölçüsü nedir. Kısaca bunları ancak sünnetle anlar ve uygulayabiliriz.

Aslında sünneti hiçe sayanlar, sünnetten sonra sırayı Kuran’a getirecekler. Kuran’ı ise Tevrat ve İncil gibi tahrif ederek İslam’ı anlaşılmaz hale getirerek, kendi keyfi anlayışlarına göre yorumlamak suretiyle kişilerin imanını bozarak, amelden mahrum edecekler.

Şu iyi bilinmeli ki, Kuran’ı Allah indirdi, onu muhafaza edecekde Allahu Teala’dır. Şayet bazı insanlar Kuran’ı terk ederlerse Allah (cc) bazı insanlara hidayet verir, onlar iman ederler, onları Kuran’ı korumakla şereflendirir. Allah (cc), her şeye kadirdir. Müminler ellerindeki Kuran ve sünnet nimetinin kıymetini iyi bilsinler ve ona sahip çıksınlar. Allah (cc), Kuran- Kerim’de şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki, Allah onları sever, onlar Allah’ı severler" (Maide-53)

Biz elhamdülillah Kuran’ın hem lafzına hem de manasına iman etmiş olmakla beraber Kuran’ın yeterince okunmaması veya okutulmaması, emirlerinin unutturulması, nehiylerinin teşvik edilmesi hayra alamet değildir. Kuran ve sünnetle müşerref olan ümmet, umarız bu ikisine sahip çıkar da hem dünya hem de ahiret saadetini elde ederler.

Kaynak:İlkadım Dergisi


Konular