ÇAĞDAŞLIK VE HAKİKAT
“Çağ dışı” nitelemesini hayatın bütün alanlarına tesir edecek şekilde kullanmak, çağdan çağa, mekândan mekâna ve insandan insana değişiklik göstermeyen “hakikat”e yapılan en büyük haksızlıktır. Zira “hakikat”in en temel özelliği, “ölçü” olmasıdır.
Modernizm'in dünya hakimiyeti, adına “klasik/geleneksel” dediği hayat tasavvurunu ve onun dinî, kültürel, toplumsal, bireysel... bütün pratik yansımalarını “çağ dışı” ilan etmesiyle mümkün olmuştur. Bunu da çok büyük ölçüde, kendine özgü anlamları bulunan kavramlar üreterek ve o kavramları türlü propaganda/telkin metotlarıyla insanların bilinç altına zerk ederek yapmıştır. Bu operasyon tamamlandığı zaman, insanlar bir şey hakkında hüküm verirken, muhakemelerini işletmeden, kendilerine benimsetilmiş hazır kalıplar doğrultusunda hareket etmeye başlar.
Abluka altında kalan zihinler
Söz gelimi yukarıdaki paragrafta tırnak içinde verdiğimiz “çağ dışı” nitelemesi, aslında kavramsal bir ağırlığa sahiptir. Öyle ki, bir fikir, düşünce veya tutumun “çağ dışı” olduğu söylendiği zaman, onun “kötü, yanlış ve geçersiz” olduğu ifade edilmiş olur.
Oysa “çağ” bir zaman dilimidir ve değer ölçüsü değildir. Her zaman diliminin olduğu gibi, içinde yaşadığımız zaman diliminin de hem değişebilen telakkileri, hem de değişmez değer ölçüleri vardır. “Çağ dışı” nitelemesi, hakkında kullanıldığı şeyin, içinde bulunduğumuz zaman diliminde yaşayanların genel kabulüne uymadığını anlatır.