Zehirli | Konular | Kitaplar

DÖRT İNCİLİN ELDE MEVCUT EN ESKİ NÜSHALARI

Dört İncilin en iyimser bir tahminle M.S. 60 ile 100 yılları arasında yazıldığını kabul etsek bile, o yazılan ilk nüshalardan bugün bir tanesi bile ortada yoktur. Şu anda kilise tarafından sahih kabul edilen ve Yeni Ahidin başında yer alan dört İncilin orjinal el yazmaları ile, onlardan kopya edildiği söylenen elde mevcut en eski kopya nüshalar arasında en azından iki buçuk asırlık bir boşluk, zaman aralığı vardır. Bu, şu demektir: Şu anda en eski İncil yazması olarak elde bulunan nüshaların, İncil yazarlarının yazmış olduğu asıl orjinal metinden kopya edilip edilmediğini tesbit etmek üzere herhangi bir karşılaştırma yapmaya imkânımız yoktur. Çünkü, asıl orjinal yazmalar kaybolmuştur, bunların hiçbiri ortada yoktur. En eski kopyalarla bu orjinal metinler arasındaki mesafe en az ikiyüz elli yıl olduğuna göre, bu kadar uzun zaman aralığını aşıp ana metne ulaşabilmek için çok sağlam bir rivayet silsilesine ihtiyaç vardır. Kopyalar kendilerine güven sağlayacak böyle bir rivayet silsilesinden tamamen mahrumdur. Bu en eski kopyaların, ana nüshalardan yapıldıklarını ortaya koyan başka herhangi bir delil de mevcut değildir, sadece kopya edenin kopyasını esas nüshadan kopya ettiğini belirten mücerred iddiası vardır.

İşin aslına bakılırsa İznik konsilinden önce mevcut olan çok sayıda İncil ile beraber, bu dört İncilin ilk nüshalarının ortadan kalkması ve kaybolması, bir yandan Putperest Romalıların işkence ve zulümlerine, kutsal kitapları ortadan kaldırmak için gösterdikleri faaliyetlere bağlanabilirse de, öbür yandan bunu bizzat kilisenin faaliyetine de bağlamak mümkündür. Kilise, sahte saydığı İncillerle, sahih kabul ettiği dört İncilin ilk nüshalarını, o günkü kendi teolojik anlayışına uymadığı ve kendi elinde bulunan tahrif edilmiş dört İncilin metinleri ile çeliştiği için, tek çıkar yolun bunları ortadan kaldırarak onlardan kurtulmak olduğunu görmüştür. Buna rağmen kendi elinde bulunan tahrif edilmiş metinlere bu dört İncilin adını vermekten de çekinmemiştir. Bu görüşün doğruluğunu destekleyen güzel bir delil de mevcuttur. Kilisenin yasakladığı sahte İnciller listesinde "Matta'nin Sahte İncili" ismi de geçmektedir. Belki bu İncil, Havari Matta'nm esas İncili idi ama, kilise bunu yasak kitaplar listesine aldı.

Sahtelik olayı, Hristiyan kutsal kitaplarının her yanını bir kanser uru gibi kaplamıştır. Kur'an-ı Kerimin belirttiği, Hz. İsa'ya nazil olmuş esas İncilin yokedilmesi bir yana, dört yazar tarafından kaleme alman İncillerin esas nüshalarının, cahil ve kötü niyetli kopyacılar tarafından eksik ve bozuk bir şekilde kopya edilerek farklı nüshaların ortaya çıkması bu kitaplara güveni hayli sarsarken, bundan da daha önemli bir problem ortaya çıkıyor. Dört İncilin esas nüshaları, İznik ve Lodesya konsillerine kadar ortada mevcut iken, bu iki konsilde Pavlosçu görüşün benimsenmesi üzerine Kilise, bu görüşü destekleyen ve dört İncilin esas nüshalarından hayli farklı olan, tahrif edilmiş dört İncili, bunların yerine koymuş, yani bu tahrif edilmiş İncillere, esas dört İncilin adını vermiş, sonra da esas dört İncili ortadan kaldırmıştır.

Bu açıklamadan sonra, asıl yazma nüshalardan yapılan en eski kopya nüshaları yeniden inceleyelim. Batılı bir araştırmacı', bu kopya nüshalar hakkında şunları söylemektedir: "Eski dünyadan günümüze intikal eden kitaplar içinde Yeni Ahid yazmalarında mevcut olan.farklılıklar kadar hiçbir yazmada farklılık bulmak mümkün değildir. Bugün Yeni Ahidin sadece Yunanca yazılmış beşbinden fazla el yazması vardır. Bunların herbirinde diğerlerine göre farklılıklar vardır. Buna ilâve olarak, Yunanca Yeni Ahid metninin onbinden fazla tercüme yazmaları vardır. Ayrıca Kilise babalarından aktarılma daha binlerce yazma mevcuttur. Gerek tercüme yazmalar, gerekse Kilise babalarının aktarmaları, Yunanca metinlerden oldukça farklıdır. Bu farklılıklar, 150 bin ile 250 bin arasında görülüyor. Sadece Luka İncilinin 450 el yazma nüshasında 30 binden fazla farklı metin tesbit edilmiştir. Yeni Ahid yazma geleneğinin, üzerinde ittifak sağlayabildiği bir cümle dahi bulmak zordur.". Yazarın bahsettiği bu farklılıklar, bazılarına göre Yeni Ahid kanonizasyonundan önce olmuştur. Bu iddiayı ileri sürenlere göre kanonizasyon-dan sonra yapılan kopyalar çok dikkatli yapılmıştır ve bunlarda fazla farklılık yoktur. Ancak kanonizasyondan sonra yapılan kopyalara baktığımız zaman durumun böyle olmadığını, aksine bu olaydan sonra da kasıtlı ve kasıtsız olarak yapılmış metin değiştirmeleri olduğunu görmekteyiz.

İncillerde ve Yeni Ahidde yer alan diğer kitaplarda bulunan farklılıkları, sadece kopyacıların cehaletine, dikkatsizliğine ve ehliyetsizliğine bağlamak çok yanlıştır. Aslında farklılıkların büyük bir kısmı, teolojik ve doğmatik sebeplerden dolayı ortaya çıkmıştır. Kopyacıların büyük bir kısmı, kitapları kopya ederken kendi mensup olduğu mezhebin inanç sistemine uygun düşecek şekilde değişiklikler yaparak kopyasını yapmıştır. Onun o andaki düşüncesi orjinal metni yazmak değil, doğru metni ortaya çıkarmaktı. Uzun süre bu şekilde yapılan kopya işlemleri, ancak Rönesansla birlikte değişmeye başlamıştır. Rönesans ve Reformasyondan sonra İnciller üzerinde yapılan çalışmalarda bu yol terkedilerek orjinal metne ulaşılmaya başlanmıştır.

C. R. Gregory, Kurt Aland vb. bazı araştırmacılar, Yeni Ahid yazmalarını, bu yazmaların üzerlerine yazılmış oldukları materyallerin cins ve şekillerine bakarak rastgele bir şekilde tasnif etmişlerdir. Bunların tasnifine göre bu yazmalar, altı sınıfta toplanmaktadır. Esasında bu tasnif, belirli prensiplere uygun, kati ve kesin bir tasnif değildir. Ama onlar, Yeni Ahid yazmalarını rastgele olarak şöyle sınıflandırıyorlar :

1 - Çanak parçaları üzerine yazılan yazmalar: Bunlar 25 tane olup Yeni Ahidin küçük kısımlarını ihtiva ederler.

2 - Muska şeklinde yazılı olan yazmalar: Bunlar 9 tane olup Yeni Ahidin küçük kısımlarını ihtiva etmektedirler.

3 - Papirüsler: Bunlar II ile VIII. yüzyıllar arasında
papirüsler üzerine yazılmış olan İncil ve Yeni Ahid yazmala
rıdır. Bunların sayıları 64 tane olup şu anda Manchester ve
Dublin gibi şehirlerde bulunmaktadırlar. Bu papirüslerin
tamamına yakını Mısır'da bulunmuştur. Ancak, bunların
büyük bir kısmının metin olarak bir değer taşımıyacak kadar
küçük oldukları görülmektedir.

4 - Parşömen üzerine yuvarlak majiskül harflerle
yazılmış olan yazmalar: IV ile X. yüzyıllar arasında yazılmış
olan bu yazmalar, 241 tane olup bunlar, Londra British
Museum, Paris Biblioteque Nationale, Vatikan Bibliotecque
başta olmak üzere Basel, Oxford, Leningrad, Moskova, Kiew
ve Waşington gibi yerlerde bulunmaktadır.

5 - Küçük harfli el yazmaları: IX ile XVIII. yüzyıllar
arasında yazılmış olan bu yazmalar, kataloglanmış olup 2533
tanedir. Bunlar da muhtelif müze ve kütüphanelerde saklan
maktadırlar.

6 - Dua Kitapları: Kiliselerde yılın belirli günlerinde
okunması gerekli olan duaların vb. şeylerin yazılı olduğu
yazma kitaplardır. Bunlar genellikle dört İncilden ve Risale
lerden parçalar ihtiva etmektedirler ve sayıları 1838 tanedir.
Bunların büyük bir kısmı majiskül harflerle, az bir kısmı ise,
küçük harflerle yazılmışlardır.

Altı grupta bu şekilde toplanan yazmaların şüphesiz en eskileri papirüsler üzerine yazılmış olanlarıdır. Papirüs, Mısırda Nil nehri havzasında yetişen ve kamış familyasından olan bir bitki olup, ince yaprakları üzerine yazı yazmak mümkündür. İncillerin bazı parçaları işte bu papirüsler üzerine yazılmıştır. M.S. ikinci yüzyılın ortalarına doğru Yuhanna İncilinin bir kısmı bu papirüsler üzerine yazılmış-tır. Yine M.S. üçüncü yüzyılın başlarında Yuhanna İncilinden bazı parçalar papirüsler üzerine yazılmıştır. Ayrıca, üçüncü yüzyılda Matta İncilinden bazı kısımlar da papirüsler üzerine yazılmıştır. Bu papirüs yazmalarının hiçbirinde tam olarak yazılmış bir İncil yoktur, papirüs yazmaları daha ziyade kısa pasajları ihtiva etmektedir. Bu ağacın ince yaprakları, bir kitabı tam olarak kapsayabilecek şekilde ve kitap düzeninde kullanılabilecek durumda değildir. Özellikle bu bitkinin yaprakları rutubetli iklimlerde kolayca kırılıp harab olabildiğinden yaygın bir şekilde kullanılamamıştır.

Parşömenler üzerine yazılmış olan ilk ve en eski İncil yazmaları M.S. dördüncü asra aittir. Bu parşömen yazmalarda, dört İncil ile beraber Yeni Ahidin diğer kitapları da yer almaktadır. Parşömen bir nevi ince deri olduğundan, gerek kullanılması ve gerekse muhafazası nisbeten kolaydır. Bu yüzden bu malzemeyi yazmalar için bol bol kullanmışlardır.

Dünyada İncillerin de üzerinde yazılı bulunduğu en önemli Kitâb-ı Mukaddes yazmaları şunlardır :

1- Vatikan Yazması (Codex Vaticanus): M.S. dördüncü asra ait yazmaları ihtiva eden bu yazma içinde yer alan eserlerin nerede yazılmış olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber, muhtemelen İskenderiye'de yazıldığı kabul edilmektedir. Bu yazmada dört İncil ile beraber Yeni Ahidin diğer bazı kitapları da yer almaktadır. Bu yazma şu anda Vatikan'da bulunduğu için kendisine"Vatikan Yazması" ismi verilmiştir.

2 - Sina Yazması (Codex Sinaiticus): Dördüncü veya beşinci yüzyıla ait olan bu yazma, Sina dağındaki bir manastırda bulunmuştur. Bu yazma, dört İncil ile beraber Yeni Ahidin diğer bütün kitaplarını ihtiva etmektedir. Londra'da British Museum'da muhafaza edilen bu yazmaya, Sina'da bulunmuş olması yüzünden "Sina Yazması" ismi verilmiştir.

3 - Ephraemi Yazması (Codex Ephraemi): Bu yazma
beşinci yüzyılda yazılmış olup,Yeni Ahidin bütün kitaplarını
ihtiva etmektedir. Bu yazma, Paris Biblioteque Nationale'de
muhafaza edilmektedir.

4 - Freer Yazması (Codex Freer): dördüncü asra ait olan
bu yazmada dört İncil mevcut olup bu yazma Waşington'da
bulunmaktadır.

5 - Florentinus 0171 Yazması: dördüncü yüzyıla ait olan
bu yazmada sadece Luka İncili yer almaktadır .Bu yazma İtal
ya'da Frenze'de bulunmaktadır.

6 - Berolinensis 0188 Yazması: Dördüncü yüzyıla ait
olan bu yazmada, sadece Markos İncili yer almaktadır. Bu
yazma, Berlin'de bulunmaktadır.

7 - İskenderiye Yazması (Codex Alexandrinus): Beşinci
veya altıncı yüzyıla ait olan bu yazmada dört İncilin yanısı-
ra Yeni Ahidde yer alan diğer kitaplar da yer almaktadır. Bu
yazma, halen Londra British Museum"da muhafaza edilmek
tedir.

8 - Beaze Yazması (Codex Beaze): Beşinci veya altıncı
yüzyılda kaleme alınmış olan bu yazmada Yeni Ahidin bütün
kitaplarının Yunancaları ile beraber, Latince tercümeleri de
yer almaktadır. Cambridge Üniversitesi kütüphanesinde mu
hafaza edilen bu yazmaya "Büyük Yazma" da denilmektedir.

9 - Koridethi Yazması (Codex Koridethi): Dördüncü
veya beşinci yüzyıla ait olan bu yazma, Kafkasya'da Tiflis Ko
ridethi manastırında bulunmuştur. Bu yüzden "Koridethi
Yazması" adını almıştır.

İngilizcede "Manuscripts" denilince orjinal yazmalar, yani Yunanca yazılmış eserler, "Versiyon" denilince ise, Yunan-cadan diğer dillere yapılmış tercümeler anlaşılmaktadır. İnciller, üçüncü yüzyılın ortalarında Koptçaya (Kiptî diline), daha sonra Latinceye tercüme edilmiştir. Yedinci yüzyılda Arapçaya tercüme edilen İnciller, ayrıca Habeşçe, Ermenice gibi dillere tercüme edilmiştir. En eski incil tercümeleri ikinci yüzyılın ortalarına ait olan tercümelerdir. İnciller, bu yüzyılın ortalarında ilk olarak Süryaniceye çevril-mişdir.

Dördüncü asrın sonlarına doğru Latinceye yapılan tercümelerin içine büyük çapta yanlışlıklar girmiş ve Latince konuşan Kiliseler bu yüzden büyük bir tehdit altına girmişlerdir. Hristiyan kaynakların verdiği bilgiye göre, bu tehlikeyi sezen Eusebious Hieronymus(St. Jerome), M.S. 385'li yıllarda o zamana kadar yapılmış olan Latince tercümeleri yeniden gözden geçirerek "Latin Vulgate"yi yazmıştır. O, bunu yaparken en eski Yunanca yazmalarını kullanmıştır.

Gerek Manuscript (Yunanca Yazma) lerin kopya edilmesinde ve gerekse Versiyon (Yunancadan yapılan tercüme)larm yazılmasında ve kopya edilmesinde telafisi mümkün olmayan büyük hatalar olmuştur. Mesela biraz önce hakkında kısaca bilgi verdiğimiz Vatikan Yazması ile ilgili şöyle bir durum söz konusudur. En muteber yazmalar arasında yer alan bu yazmanın, 1965 yılında tıpkı basım şeklinde Vatikan tarafından yapılan neşrinde yer alan bir notta, bu yazmanın kopya edilmesinden uzun bir süre sonra bir katibin, bu yazmayı ele alıp yanlış yazıldığına hükmettiği yerlerin dışında kalan bütün harflerin üzerinden mürekkeble yeniden geçtiği belirtilmiştir. Bu nota göre metnin birçok yerinde çok bariz bir şekilde önce kahverenkli mürekkeple yazılmış olan yerler seçilmekte ve koyu kahverengi olan öbür yerlerden farklılık göstermektedir. Bu nottan anlaşıldığına göre, en muteber sayılan bu yazmada bile birtakım değişiklikler ve düzeltmeler yapılmıştır. Düzeltme yapılan metin, orjinal sayılabilir mi? Herşeyden önce bu metne bütün dünya dördüncü asırdan kalma metin gözü ile bakıyor. Beaze yazması için de aynı durum söz konusudur. Bu yazmaya da birtakım ilâveler ve çıkarmalar yapılmıştır.

Yeni Ahid ile birlikte yazılan İncil nüshalarının kopya edilmesi esnasında meydana gelen tahrifatın aynısı belki daha da fazlası, ayrı ayrı yazılmış olan İncil yazmalaları için de sözkonusudur. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna incillerinin yüzyıllar öncesi yazılmış münferid nüshaları vardır. Bu ayrı nüshalardan zaman zaman kopyalar yapılmış, bu kopya işlemi esnasında bu nüshalar da değişiklikten nasiplerini almışlardır. Bu nüshaları incelediğimiz zaman birbirine uyan ve benzeyen iki yazma nüsha dahi bulmak mümkün olmamaktadır.

Hz. İsa'ya ait olması gereken İncilden, bugünkü Hristiyan dünyası hiç haberdar görünmüyor ve böyle bir İncilin varlığını kabul etmiyor, sadece dört yazar tarafından yazılmış incillerin sahih olduğunu ileri sürüyor. Yapılan ilmî araştırmalar sonunda, bu incillerin, adı geçen yazarlar tarafından yazılmış olduğu şüpheli görülmekle beraber, bunları, nisbet edildikleri yazarların kaleme aldıklarını kabul etsek bile, bu yazarların yazdıkları söylenen incillerin esas nüshaları kaybolmuştur. Bu hususta herkes müttefiktir. Bu asıl nüshalardan kopya edildikleri söylenen nüshalarla, kayboldukları söylenen orjinal nüshalar arasında en azından iki buçuk asırlık bir zaman boşluğu vardır. Ana nüshadan yapıldığı söylenen en eski kopyalarla, bu kopyalardan daha sonra yapıldığı söylenen sonraki dönemlere ait diğer kopyalar arasında uçurum derecesinde farklılıklar vardır. Ayrıca Yunanca olan bu kopyalardan diğer dillere tercümeler yapılmış, bu tercümeler yapılırken de korkunç derecede hatalar yapılmış ve Yunanca ana metin ile tercümeler arasında farklılıklar meydana gelmiştir. Her yeni kopyada ve her yeni tercümede farklılıklar gitgide artmış, yapılan ilâveler, değiştirmeler sayılamıyacak kadar çoğalmıştır. Bütün bunların üstüne ilâve olarak, İnciller matbaada basılmaya başlanınca, basım için esas alınacak yazma nüsha konusunda titiz davranılmamış, bozuk nüshalara dayanarak basımlar yapılmıştır. Ayrıca her basımda değişik yazma nüshalar esas alındığından, değişik yazmalardaki farklılıklar, olduğu gibi matbu İncillere yansımış ve matbaada basılmış olan İnciller arasında da farklılıklar görülmüştür. Buna rağmen bazı Hristiyan yazarlar, hâlâ bu farlılıkların önemsiz olduğunu iddia etmeye devam etmektedirler. Mesela, Denis Clark bu konuda şöyle söylüyor: "Biz eminizki kutsal İncil, eski Yunan yazmalarında olduğu gibi hemen hemen hiç değişmemiştir. Bu İncil, Hz. İsa'nın öğrencilerinin zamanında olduğu şekilde duruyor, Allah onu herhangi bir tahrifattan koruyor.". Yazara sormak lazım, Allah tarafından korunduğu halde bu kadar farklılık meydana geldiğine göre, Ya Allah korumasaydı acaba ne kadar farklılık ortaya çıkardı?


4 yorum

bende 1 adet eski incil

bende 1 adet eski incil etvsiri bulunkatatır 232 senelik ve ve yunancaa

18.04.2009 - misafir

tamamen katılıyorum..

ilk incil birde yunanca hz isa aramice konuşurdu havarileride..

16.07.2009 - veysel

bi tanıdığımda eski incil

benım bir tanıdık arkadaşta kapağı deri içindeki yazılar altın sarısıyla yazılmış bir incil var.hangi yazıyla yazıldığını çözemedık.

05.09.2009 - misafir

tüm evreni yaratan yüce

tüm evreni yaratan yüce tanrı sözünü koruyamaz mı. siz bu cümleleri kurarak "tanrım evreni yarattın iyi hoşda bi sözüne sahip çıkamıyosun" diyerek hakaret ediyosunuz.

03.01.2011 - misafir