Zehirli | Konular | Kitaplar

Hz. İsa'nın Gelecekte Olacağını Haber Verdiği Hadiseler

Dört İncilin sıksık anlattığı mucizelerden bir tanesi de Hz.Isa'nın gelecekte olacak olayları, daha olmadan önce haber vermesi hadisesidir. Bu haberlerin başında, kendisinin çarmıha gerileceği, çarmıh olayından üç gün sonra kendisinin yeniden dirilerek göğe çıkacağı haberi yer almaktadır. incillerde Hz. İsa, kendisinin çarmıh olayından sonra üç gün kabirde kalmasını, Yunus (A.S.)'un balığın karnında üç gün kalmasına benzeterek haber vermektedir.

Muharref İncillerin hepsinde işlenen tema, Hz.İsa'nın, çarmıha gerilmeden önce başına gelecek olayları bildiği, buna razı olduğu, hatta buna hazır olduğu şeklindedir. O, çarmıha gerileceğini sıksık öğrencilerine söylemekte idi. İşte böyle konuştuğu ve herkesin yanında kendisinin öldürüleceğini anlattığı bir sırada, Petrus Hz. İsa'yı bir yana çekerek ona böyle konuşmamasını söylüyor ve onu azarlıyor. Herhalde bu azarlamaya çok içerleyen Hz.İsa, ona "Çekil önümden şeytan! sen yolumda engelsin" diye Petrus'a bağırıyor.

İncillerde yer alan ifadelere göre, ilâhlık makamına erişmiş olan bir insan(İsa)ı, öğrencisi Petrus, herkesin yanında azarlamakta, ilâhlık makamındaki Hz.İsa da, dünyadan ayrıldıktan sonra öğrencilerini kendisine emanet ettiği ve kendi yerine vekil bıraktığı Petrus'a, "şeytan" diye bağırmaktadır. Petrus'a, Hz. İsa'yı azarlatan muharref İnciller, Hz.İsa'yı Petrus'a "şeytan, yolumdan çekil" tarzında bağırtmaktadırlar. Herşeyden önce normal iki insan arasında bile geçtiğinde yadırganacak olan böylesine korkunç bir diyalog, nasıl oluyor da ilâhlık makamına erişmiş Hz. İsa ile, kendisine ruhul-kudüs tecelli etmiş ve vahiy ve ilham sahibi, Havarilerin başkanı, Hz.İsa'nın en yakın dostu olan Petrus arasında cereyan edebiliyor? Hz.İsa, en sevdiği ve yerine vekil bıraktığı kişiye nasıl şeytan diyebilir? Eğer gerçekten o bir şeytan idiyse, ona nasıl vahiy ve ilham gedi? Şeytana ilham gelebilir mi? Sonra bir ilâhı azarlamaya kimin gücü yeter? İlâh azarlanabilir mi? Az önce belirtildiği üzere bu diyalog, bir ilâh ile kendisinden sonra yerine vekil bıraktığı kişi arasında değil, normal bir öğretmen ile öğrencisi arasında dahi meydana gelemez.

Kendisinin çarmıha gerileceğini bilen Hz. İsa, aynı zamanda daha önceden düşmanlarına ihbar edileceğini ve kendisini ihbar edecek kişiyi de bilmektedir. Bu ihbarcı, kendi öğrencilerinden Havari Yehuda İskaryot'tur. incillerin başında Yehuda İskaryot, Havarilerden biri olarak zikredil mesine rağmen, bu kişinin Hz. İsa'yı düşmanlarına ihbar edeceği daha sonraki sayfalarda haber verilmektedir. Bu Yehuda İskaryot, nasıl hem Havari, hem de Hz.İsa'yi jurnalleyen hain bir muhbir olabiliyor? Havariler, vahiy ve ilhama mazhar olmuş günahsız kişiyer değil mi? İncil ve Risale yazarı olan kişilerin Havari oldukları, kendilerine ilham gelerek onları hata etmekten, yanlış yazmaktan koruduğu Hristiyan kaynaklarda sıksık tekrar edildiğine göre, bu muhbir Yehuda, Hz.İsa'nın oniki öğrencisi arasına girebilecek kadar derecesi yükselmiş ve Havari olmuş bir kişi olması hasebiyle, neden almış olduğu vahiy ve ilham onu hata etmekten korumadı? Eğer vahiy onu hata etmekten koruyamamış ise, diğer Havarileri de koruyamamış olmalıdır. Vahye mazhar olmasına rağmen, o hata edip Hz.tsa'nm düşmanları ile işbirliği yapmışsatmbir ihanettir. Yehuda'nm yapabildiği böylesine ağır hatanın daha hafiflerini diğer Havariler haydi haydi yapabilirler.

Dolayısı ile hem Havarilerin, hem de onlardan sonra gelen öğrencilerin, yani kitap yazarlarının hepsi hata edebilirler. Onların kitap yazımı sırasında yapacakları hata, hiçbir zaman Yehuda'nm ihaneti kadar ağır olamaz. Durum böyle olunca İncil yazarlarının, Havari veya Havarilerin öğrencileri olmaları yüzünden hata etmeyecekleri tezijcökten çürümektedir.Yehuda'nm ihaneti, Havarilerin ve onlardan sonra gelen öğrencilerin hata edebilirliğini ortaya koyduğuna göre, daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan kilise babalarının ve Papaların hata etmezliği (lâ jmhtî'lîgi^ inananı^ da jrıgsnprîsizligi böylece açığa çıkıyor.

Muharref incillerde haber verilen Hz.İsa'nm mucize kehanetlerinden bir diğeri de, onun, sevgili öğrencisi Petrus'un kendisini üç kere inkâr edeceğini söylemesidir. İncillere göre Hz.İsa, son akşam yemeğinde Petrus'a "Sen beni bu gece horoz ötmeden önce üç kere inkâr edeceksin" diye hitab etmiştir. incillere göre Hz. İsa'nın bu mucizesi aynı gece gerçekleşmiş, Hz.İsa tutuklandıktan sonra onun peşinden giden Petrus, kendisine Hz. İsa'nın öğrencisi olup olmadığı üç kere ayrı ayrı sorulduğu halde üçünde de "Onu tanımam" diye cevap vermiştir. İşin daha entresan tarafı, Hz.İsa, Petrusa "Sen beni bu gece horoz ötmeden üç kere inkâr edeceksin" dediği zaman, Petrus şiddetle tepki gösterip "Her şey olur ama bu olmaz, ben seni asla inkâr etmem" diye cevap verdiği halde, sabah olmadan önce kendisine Hz. İsa'nın adamı olup olmadığı sorulduğu zaman "Hayır onu tammıyorum" diye cevap vermiş olmasıdır. İncillerin bu inkârı anlatış tarzına bakılırsa, Petrus'un bu inkârında kendi iradesi dışında gizli bir zorlama olduğu havası seziliyor. Yani Hz.İsa, bunun olacağını söylüyor, Petrus kesinlikle inkâr etmeme niyetinde ama, farkında olmadan birdenbire inkâr gerçekleşiveriyor. Adeta ilâh İsa'nın gizli bir zorlaması ile, bu inkârın gerçekleştiği havası ortaya çıkıyor. Ayrıca burada başka bir soru daha ortaya çıkıyor:

Petrus, Hz.İsa tutuklanınca onun arkasından gidip onu takibetmek cesaretini gösterebildiği halde, neden kendisine "Onun adamı mısın?" diye sorulunca "Hayır onu tanımam" diye cevap versin? Sonra Petrus'un "Onu tanımam" demesi niçin inkâr etmek ma'naşına alınsın? Petrus'a soruyu soran kadın veya kadınlar (incillerde bu konuda dahi çelişkiler vardır, bir İncilde Petrus'a iki kere soruyu yönelten bir tek kadındır, diğer İncilde ise ayrı ayrı kadınlardır) ona "Sen İsa'ya inanıyor musun, inanmıyor musun?" diye sormamış ve o da "İnanmıyorum" diye cevap vermemiştir. Şâyet bu ifade inkâr ma'nasma, yani Hz. İsa'ya inanmamak ve onun davetini reddetmek anlamına geliyorsa bu inkâr, Havari ve Risale yazarı Petrus'un, korkunç bir hata işlediğini ortaya koymaz mı? Petrus'u böylesine bir inkâra sapmaktan etmekten men etmeyen vahiy ve ilham, kitap yazarken onu nasıl korumuş ve onun Risalesini yazarken hata etmesine nasıl engel olmuştur? Bu hadise dahi hatasız yazılmaları konusunda İncillere fazla güvenilemiyeceğini ortaya koymaktadır.

Hz.İsa'nın gelecekte olacağını haber verdiği en önemli
haberlerden biri, şüphesiz Kudüs'ün ve Süleyman mabedinin
tahrib edileceği ve yıkılacağı haberidir(138). Bu habere bağlı
olarak kendisinin yeniden geri gelerek "Tanrı krallığı"nı tesis
edeceğini beyan ettiğini incillerden öğreniyoruz. Hadise şöyle naklediliyor: Hz.İsa, mabedden çıkarken öğrencilerinden biri taşları ve yapıları göstererek "Ne güzel taşlar ve binalar!" diye konuşunca, Hz.İsa ona, bir gün büyük bir felaketin geleceğini, burada taş üstünde taş kalmayacağını söylemiş ve o gün geldiğinde ne yapmaları gerektiğini tenbih etmiştir.

Birçok araştırmacı, İncillerde yer alan bu kehanet haberlerini inceden inceye araştırarak bunların gerçekten kehanet mi yoksa, hadiseler meydana geldikten sonraki bir zamanda bunların İncillere kehanet havası verilerek mi sokulduğu konusunda görüş bildirmişlerdir. Araştırmacıların büyük bir çoğunluğu, bu kehanet haberlerinin büyük bir kısmının aslında kehanet olmadığını, Hz.İsa'nın böyle haberler vermediği halde, hadiseler olduktan sonra bunların kehanet havasına sokularak İncillere sokulduğu sonucuna ulaşmışlardır. Özellikle Kudüs'ün tahribi, mabedin yıkılması ve Filistin'in işgali gibi haberlerin, olay olduktan sonra İsa'nın kehaneti imiş gibi İncillere sokulduğunu söyleyen araştırmacılar, biraz daha ileri gitmişler ve incillerde yer alan bu metinlere bakarak bu olayları nakleden İncillerin, en azından mabedin tahrib yılı olan M.S. 70 yılından sonra yazıldığını ileri sürmüşlerdir.

Muharref İncillerde Hz.İsa'ya nisbet edilen, gelecekte vaki olacak olayları önceden haber verme mucizelerinin, gerçekte mucize olabilmeleri için "vakıa mutabık" olmaları gerekir. Yani önceden söylendiği şekilde günü gelince hadiselerin aynen meydana gelmeleri gerekir. Sinoptik İncillere göre Hz.İsa, Öğrencilerine Kudüs'ün tahrib ve işgal edileceğini söylemiştir. Eğer İnciller bu olaydan sonra yazılmamışsa bu bir mucize sayılabilir. Çünkü gerçekten M.S. 70 yılında, olay vaki olmuştur. Ancak öğrencilerinin Hz.İsa'ya bunun ne zaman olacağını sormaları üzerine o, soruya cevap verirken hem olayın nasıl ve ne zaman olacağını, hem de ileride daha başka nelerin olacağını söylemiştir. İncillere göre Hz. İsa öğrencilerine cevaben, ülkelerin ve milletlerin birbirlerini kıracağını, zelzele ve kıtlıkların olacağım, salgın hastalıkların baş göstereceğini, çok korkunç olayların cereyan edeceğini ve en sonunda gökte birtakım alâmetler görüleceğini, bu müthiş hadiseler olmadan önce öğrencilerine çok zulüm ve işkenceler yapılacağım, sonunda Kudüs'ün ordular tarafından kuşatıldığını göreceklerini bildirmiş ve bu olayı görünce köylere ve dağlara kaçmaları gerektiğini söylemiştir.

Hz.İsa, mabedin tahribi ve Kudüs'ün işgalinden sonra güneş, ay ve yıldızlarda bir takım alâmetlerin zuhur edeceğini, denizlerde meydana gelecek fırtına ve dalgaların gürültüsü sebebi ile insanların şaşkına döneceklerini, korkudan bayılacaklarını, işte tam bu sırada insan oğlunun (kendisinin) bulutlar içinde görünerek geri geleceğini ve "Tanrı'nın Krallığı"nı kuracağını da haber vermiştir. Yani tahrib olayından sonra Hz.Isa geri gelerek bütün dünyaya hakim olacak ve "Tanrı Krallığı"nı kuracaktır. Sinoptik İncillerde Hz.İsa'nın, "Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu nesil ortadan kalkmayacaktır." dediği yazılıdır. Sinoptik İncillerin sıralamasına göre Kudüs tahrib edilecek, Hristiyanlara zulüm ve işkenceler yapılacak, sonra gökte ve yerde birtakım alametler zuhur edecek, en sonunda Hz. İsa bulutların arasından çıkıp yer yüzüne inecek ve krallığını tesis edecektir ve bütün bu dedikleri de o anda konuştuğu, hitabettiği nesil bu dünyadan ayrılmadan, yok olmadan önce olacaktır. Demek istiyor ki, öğrencilerinin hepsi bu olayları gözleri ile göreceklerdir.

Kudüs M.S. 70 yılında tahrib edildi, tahrib olayını takiben bir takım zulüm ve işkenceler de oldu. Ama bundan sonra, Hz.İsa'nın olacağını haber verdiği olaylar cereyan etti mi? Matta'nın anlattığının aksine ne gün kararmış, ne ay ışığı sönmüş, ne gökten yıldızlar dökülmüş ve ne de denizler taşmıştır. Bunların hiçbiri olmadığı gibi, daha önemlisi gökten bulutların içinden çıkıp gelmesi beklenen Mesih İsa da bugüne kadar gelmemiştir. Mesih İsa, ne o yıllarda, ne daha sonraki yıllarda uzun süre beklenmesine rağmen bir türlü gelmemiştir. Bu güne kadar ortalıklarda görülmeyen Hz.İsa, dolayı-sı ile "Tanrı krallığı" ni da kurmamıştır. İncil metinlerinde bu konuda zaman sınırlaması vardır, Havariler ve diğer öğrencileri, Hz.İsa'nın geri gelişine gözleri ile şahit olacaklardır. Belki de bu olayın gerçekleşmesi uzun süre beklenmiş, ama hiçbir öğrenci bunu görememiştir. Dolayısı ile İncillerde anlatılanın aksine, o nesilden böyle bir hadiseye şahit olanlar olmadığı gibi, o nesilden sonra gelen hiçbir nesil de bugüne kadar bu olayı görme fırsatı bulamamıştır. Öyle ise bu ne biçim bir mucizedir ki, Hz. İsa ileride olacak dediği halde hiçbirisi olmuyor? Hz.İsa'nın bu konudaki kehaneti gerçekleşmiyor, buna rağmen İnciller bunu mucize olarak sunmaya devam ediyorlar. Aslında bu, bir mucize olmaktan çok bir yalan kehanet olmalıdır. Eğer dört İncil vahiy ürünü iseler, bunlarda bu çeşit yanlış ve yalan haberlerin olmaması gerekirdi. Bu durum, onların vahye dayanmadan, yazarların kendi beklentilerini de ekleyerek kaleme aldıkları birer kitap durumunda olduklarını gösteriyor.

İncillerde Hz. İsa'nın olacağını haber verdiği halde gerçekleşmeyen haberler konusunda bizim görüşümüz şudur: Sinoptık incillerin üçü de en azından Kudüs'ün tahrib yılı olan M.S. 70 yılından sonra yazılmışlardır. İncil yazarları bir yandan, o günkü Yahudi ve Hristiyan cemaatlerin maruz kaldıkları zulüm ve işkenceleri, mabedin tahribini ve Kudüsün işgalini, dünyadan ayrılmadan önce Hz.İsa'nın haber verdiğini yazmak sureti ile Hz. İsa ve Hristiyanlığa rağbeti arttırmaya çalışmışlar, öbür yandan Yahudi ananesinde mevcut olan kurtaracı Mesih geleneğinin etkisi altında kalarak, M.S. 70 yılında meydana gelen felaketten sonra kendi şuuraltlarında yatan Mesih beklentilerini, Hz İsa'nın dili ile ona söyleterek ortaya koymuşlardır.

Sami geleneğinde özellikle felâket anlarında halkın umudunu yitirmeye başladığı sırada, insanüstü güçlerle donatılmış bir kurtarıcının ( Mesih) hemen gelerek onları kurtaracağı inancı ortaya çıkmaktadır. Zaman zaman bu tür kurtarıcıların geleceği tarih ve yer dahi önceden haber verilir. Muhtemelen bununla yapılmak istenen şey, toplumun kurtulma umudunu canlı tutmak ve felâketlere karşı direncini takviye etmektir. Bu yüzden verilen tarihler genellikle hitabedilen insanların görebilecekleri bir tarih olmaktadır. Nitekim Sinaptik İncillerde, kurtarıcının geleceği ve o anda yaşayan neslin onu mutlaka göreceği yazılmakla, M.S. 70'li yıllarda yaşayan, içlerinde Hz.İsa'nın öğrencilerinin de bulunduğu Hristiyan toplumuna moral verilmek istenmiştir. Burada dikkati çeken bir husus daha vardır: En erken M.S. 70'li yıllarda yazıldığı düşünülen Sinpptik İncillerde bu "Tanrı krallığı" hikayesi yer aldığı halde, 100'lü yıllarda yazıldığı birçok Hristiyan araştırmacı tarafından itiraf edilen Yuhanna İncilinde bu hikaye yer almamaktadır. Çünkü, diğer üç İncilin verdiği haber doğrultusunda en az yirmi otuz yıllık bir süre zarfında kurtarıcı bekleyen ve bekleye bekleye umutlarını yitiren Hristiyan topluma, artık böyle bir mesajın yeniden ulaştırılmasının hiçbir faydası yoktur. Özellikle hadiseyi göreceği söylenen nesil nerede ise tamamen ortadan kalkmaya yüz tuttuğu halde kehanet gerçekleşmeyince, bu haberi tekrar etmenin kimseyi inandırması imkânsız hale gelmişti. Bu yüzden Yuhanna İncilinin yazarı, artık bu kehaneti İnciline almayı uygun görmemiş ve bu yüzden hikayeyi yazmamıştır.

Şimdiye kadar nakletmiş olduğumuz bu haberlerin dışında İncillerde anlatılan daha başka pekçok kehanet haberleri vardır. Bunlardan bir tanesi de Hz.İsa'nın, Petrus'un akibeti hakkındaki kehanetidir. Hz. İsa ölümden dirildikten sonra öğrencilerine göründüğü sırada Petrus'a, "Koyunlarımı otlat" der. Sonra ona, "Gençliğinde kendi kuşağını kendin bağlar, istediğin yere giderdin, ama yaşlanınca ellerini uzatacaksın, başkası seni bağlayacak ve istemediğin yere seni götürecek" diyerek onun sonu hakkında kehanette bulunur. Hz. İsa ile Petrus arasında geçen bu konuşma esnasında orada başka bazı öğrenciler de vardır. Petrus, konuşmanın yapıldığı sırada orada bulunan ve Hz.İsa'nın çok sevdiği bir öğrencisi olan bir Havariyi işaret ederek Hz. İsa'ya, "Ya bu ne olacak?" diye sorunca, Hz. İsa cevap vererek "Ben gelinceye kadar onun yaşamasını istiyorsam sana ne?'' diye cevap vermiştir. Yani o, bu öğrencisinin, kendisi dünyaya geri gelinceye kadar ölmeyeceğini söylemiş olmaktadır. Halbuki ne kendisi dünyaya geri gelmiş ve ne de bu öğrenci, o geri gelinceye kadar yaşamıştır. Dolayısı ile Hz. İsa'ya nisbet edilen bu kehanet de yalan haber olmaktan öteye gitmemektedir. Muharref incillerin naklettiğine göre, Hz. İsa'nın bu Havari hakkında böyle konuşması üzerine diğer öğrenciler, bu kişinin ölmeyeceğine inanmaya başlamışlardı.

Yuhanna İncilinde Hz. İsa'nın, öğrencilerine, kendilerinden kısa süre sonra ayrılacağını ve kısa süre sonra tekrar onlara kavuşacağını söylediği yazılıdır. Ancak bu İncilde Kudüs'ün tahribi ve Tanrı krallığını kurmak üzere onun yeniden dünyaya geri geleceğine dair hiçbir haber yoktur. Bu kehaneti Sinoptik İnciller nakletmektedir.


1 yorum

komiksiniz isa ne demişse

komiksiniz isa ne demişse fazlasıyla yerine getirir meraklanmayın :D

27.03.2011 - misafir