Zehirli | Konular | Kitaplar

DÖRT İNCİLİN DİLİ

Halen elde mevcut olan İncillerin en eski nüshaları Yunancadır. Hristiyan kaynaklar, Hz.İsa'nın Îbranice-Aramice konuştuğunu ve vaazlarını bu dille yaptığını haber vermektedir. İncillerin dili konusu ele alındığı zaman, en azından Hz.İsa'nın sözlerinin onun ana dilinde yazılması ve muhafaza edilmesinin gerekli olduğu sonucuna ulaşılır. Eski Ahid, Hz. İsa'dan en az iki asır önce Yunancaya tercüme edildiği halde, Hz. İsa bu kitabı İbranice nüshalarından okuyup anlıyordu. İncil yazarlarının en azından Hz.İsa'nın sözlerini, onun ağzından çıkan kelimelerle zaptetmeleri ve bunları İbranî-Aramı diyalekti ile yazmaları gerekirdi. Çünkü tercümeler, ne kadar mükemmel olursa olsun asıl ma'nayı yansıtmakta eksik kalabilirler. Ayrıca, Orjinal metinlerin değeri, daima tercümelerden daha üstündür. Bu konuda bir misal vermek gerekirse, "İncil" kelimesinin ma'nası hakkında Hristiyan dünyasındaki değişik kullanımların ne derece doğru olduğunu anlamak için, bu kelimenin İbranice orjinalini bulmak, incelemeye ondan başlamak daha uygundur. İncil kelimesi, aslı Yunanca olan bir kelimedir ve "Avengelion"dan gelmektedir. Hz.İsa, vaazlarında kendi ifadesi ile, İncili vaaz ettiğini söylemektedir.

İncil kelimesi İbranice olmadığına göre, Hz.İsa, lafız olarak bu kelimeyi kullanmıyordu, belki bu kelimenin İbranice orjinalini kullanıyordu. Acaba Hz. İsa'nın İncil ma'nasmda kullandığı orjinal kelime ne idi? O, konuşurken İncil kelimesi yerine İbranice hangi kelimeyi kullanıyordu? Mademki İncil kelimesinin bir kaç ma'nası olduğu iddia ediliyor, öyleyse önce kelimenin İbranice orjinalini bulup, araştırmaya oradan başlamak daha uygun olmaz mı?.Kelimenin İbranice aslı, Yunanca Avengelion kelimesinin ma'nasma uygun olarak "müjdeli haber" anlamında mıydı, yoksa başka bir ma'nası mı vardı? İncil kelimesinin, Hz. İsa'ya nazil olan kitap ma'nasma gelmediğini, aksine müjdeli haber anlamında olduğunu iddia edenlerin bu konuyu araştırmaları gerekir.

Yunanca konuşmayan Hz. İsa'nın, İbranice-Aramice olarak yaptığı vaaz ve nasihatlerin, anlattığı mesellerin ve söylediği hikmetli sözlerin tam olarak değerlendirilip anlaşılabilmesi için, onun konuştuğu ana dilde yazılması ve muhafaza edilmesi mutlaka gerekli idi ama, her nedense bu yapılmamış, şu anda Hristiyan dünyasının elinde böyle orjinal bir nüsha mevcut değildir.

Halen elde mevcut en eski İncil nüshaları Yunanca olmakla beraber, bu İncillerin bir kısmının, ilk olarak İbranice kaleme alındığı bilinmektedir. Papias, Matta'nın İncilini önce İbranice yazdığım haber vermektedir. Bu orjinali İbranice olan İncil, bilâhere Yunancaya tercüme edilmiştir. Bazıları, Matta İncilini İbraniceden Yunancaya kimin çevirdiğinin bilinmediğini söylerken, İbn Batrik, bu tercümeyi Yuhanna'nın yaptığını iddia etmekte, bazıları bizzat Matta'nın kendisinin bu tercümeyi de gerçekleştirdiğini söylemektedir. Lowther Clarke'ye göre Matta, Logiayı İbranice olarak yazmış, ama daha sonra esas İncilini kendisi Yunanca olarak yazmıştır, Bazı rivayetlere göre bu kitap, ilk olarak Süryanice veya Keldanice olarak yazılmıştır. Matta İncilinin yazıldığı yer de meçhuldür. Bazıları bu İncilin Filistin'de yazıldığını söylerken, diğer bir kısmı, Yunanistan'da yazıldığını iddia etmekte, başka bir grup araştırmacı, bu kitabın Suriye'de yazıldığını ileri sürmektedir. Bu kitabın nerede yazıldığı konusunda bu zikrettiğimiz yerlerin dışında başka yerleri zikredenler de vardır. Mesela bazıları bunun Antakya'da, bazıları Fenike'de, diğer bazıları da İskenderiye'de yazıldığını söylemektedirler.

Markos İncili, ilk olarak Yunanca yazılmıştır. Ancak Markos'un yazmış olduğu Ön Markos İncili hangi dilde yazılmıştır? Bu konuda tam bir mutabakat yoktur. Markos'un, aslında Petrus'un mütercimi olduğunu biliyoruz. Petrus, Roma'da İbranice olarak vaaz verirken, onun söylediklerini Markos Yunancaya çeviriyordu. Hatta Petrus'un Roma vaazları sırasında dinleyicilerden bir kısmı, mütercim Markos'tan, Petrus'un sözlerini yazmasını istemeleri üzerine Markos bu İncili yazmıştır. Ancak bu ilk yazdığı şeylerle, bilâhere elindeki diğer malzemeleri birleştirerek esas Markos İncilini ortaya çı-karmıştır. İbn Batrik, bu konuda daha değişik bir haber vermektedir. Ona göre bu İncilin esas yazarı Markos değil, aksine Petrus'tur. Petrus ilk olarak bu İncili Roma'da Latince olarak yazmış, ancak daha sonra bunu öğrencisi Markos'a nisbet ederek kitabın üzerine onun adını yazmıştır.

Luka İncilinin, ilk olarak Yunanca yazıldığı söylenmek-tedir. Ancak bu İncilin dili konusunda da değişik görüşler vardır. Bazıları bu İncilin ilk olarak Yunanca değil, İbranice olarak yazıldığını iddia etmektedirler. İbn Haldun'a göre bu İncil ilk olarak Latince yazılmış, bilahere Yunancaya tercüme edilmiştir.

Yuhanna İncilinin Yunanca yazıldığı konusunda birçok araştırmacı ittifak etmekle beraber, bu İncilin ilk olarak Yunanca kaleme alındığı konusunda kesinlik yoktur. Yuhanna İncili, İskenderiye okulunun Helenistik felsefesini yansıtır bir tarzda yazıldığı için, bu İncilin orjinal dilinin Yunanca olması akla daha uygun gelmektedir. Burada daha sonra ele alacağımız bir konu ister istemez gündeme geliyor. Dördüncü İncilin yazarı Yuhanna, hangi Yuhanna'dır? Aslında Zebede oğlu Havari Yuhanna bu İncili Yunanca yazmamıştır. Bu İncil, bazı araştırmacılara göre Havari Yuhanna'dan en az iki asır sonra yaşamış, İskenderiye felsefe okuluna mensup meçhul bir Yuhanna tarafından Yunanca kaleme alınmış ve başına "Yuhanna İncili" diye yazılmıştır. Kitabın üstüne yazılan bu "Yuhanna İncili" ifadesinden yanlışlıkla, Zebede oğlu Yuhanna'nın bu İncili yazdığı anlaşılmıştır. İşin esası şudur: Havari Yuhanna, Yunanca bir İncil yazmamıştır. Onun İbranice-Aramice olarak yazdığı küçük bir parça vardır. Fakat meçhul Yuhanna'nın İncili, Havari Yuhanna'ya nisbet edilince, esas Havari Yuhanna tarafından İbranice olarak yazılan kısım da Yunanca yazılmış olan meçhul Yuhanna'nın İnciline eklenmiş ve bugünkü bilinen Yuhanna İncili ortaya çıkmıştır.

Halen elde mevcut olan incillerin ilk nüshaları, Matta hariç, Yunanca yazılmışlardı. Ama Hz.İsa'nın konuştuğu dil İbranice olduğu gibi, ilk İncil müsveddeleri de İbranice idi. Dört İncilden önce ortaya çıkan Q metni, Logia, Markos'un ilk İncili ve küçük notlar halinde bulunan ilk İncil müsveddeleri, hepsi Hz.İsa'nın ana dili olan İbranice-Aramice olarak yazılmışlardı. Filistindeki ilk Hristiyan cemaatler hep bu Aramice yazılı incilleri kullanıyorlardı.

Burada şöyle bir soru akla gelmektedir. Hz.İsa'nın ana dili İbranicenin bir diyalekti olan Aramice olduğu halde ve bütün konuşmalarını bu dille yaptığı halde neden Hristiyanlıkta bu dil kutsal bir dil haline gelmemiş ve kısa sürede yerini Yunancaya bırakmıştır? Hristiyan araştırmacılar bu soruya şöyle cevap vermektedirler: Hz. İsa'nın ortaya çıktığı sıralarda Mısır, Filistin bölgesi, Suriye, Anadolu vb. topraklar tamamı ile Roma imparatorluğunun hakimiyeti altında idi. Bu sırada Roma imparatorluğunun kültür dili de Yunanca idi. Muhtelif Filistin şehirlerinde (Galile, Samiriye, Dekapolis ve Kayseriye) yapılan kazılar, bu bölgede Helen kültürünün geniş oranda varlığını göstermektedir.Yeni Ahidin henüz ortaya çıktığı dönemlerde bu bölgede Yunan alfabesinin kullanılması, Helenistik bazı sembollerin sinagoglarda bulunması, özellikle süper nasyonalist Bar Kochba'nın, bu dönemde Grekçe yazdığı bir mektubun keşfedilmesi, bu bölgede Helen kültürünün ve Yunan dilinin ne kadar etkili olduğunu açıkça göstermektedir. İşte bu yaygın Grek kültürü ortamında yayılmaya çalışan Hristiyanlık, kültür dili durumunda olan Yunancanın etkisi altına girmiş, İnciller dahil herşey, kısa sürede Yunancaya çevrilmiştir.

Mısırlı Hristiyan müellif Habib Said, incillerin Yunanca yazılması ve Yunan kültürünün Hristiyanlığa etkisi konusunda şunları söylüyor: "Hz.İsa'dan altı asır önce başlayan Yunan kültür ve medeniyet hamlesi, Hz.İsa'dan üç asır sonraya kadar devam etmiştir. Bu dokuz asırlık dönem zarfında Yunanlılar, felsefî çalışmalar yapmışlar ve akla önem vererek bütün dünyayı etkileyen bir Yunan kültürünün meydana gelmesini sağlamışlardır. Yunanlılar, ilme ve akla büyük önem verdiklerinden, Hristiyanlık ortaya çıktığı zaman hemen bu dini kabul etmişlerdir. Hristiyanlığm gelişme çağlarında Yunan dilinin çok gelişmiş olması, Hristiyanlığm yayılmasında bu dilden istifade etmesine yol açtı. Çünkü, özellikle Akdeniz çevresinde yaşayan milletlerin ortak konuşma ve anlaşma dili Yunanca idi.

Hristiyanlık ortaya çıkmadan önce Roma İmparatorluğunda her renk ve ırktan insanlar vardı. Hristiyanlık, ortaya çıkınca bu insanlar arasında herhangi bir ayırım yapmadı. Bundan dolayı Hristiyanlık, bu imparatorluğun topraklarında çok çabuk gelişti. Ayrıca " Pax Romana"( Roma sulhu) parolası ile dünyada sulh ve sükûnu sağlayan imparatorluğun hakim olduğu yerlerde Hristiyanlık gelişme imkânı bulmuştur. Bilhassa Roma imparatorluğunun ulaşım imkânı sağlaması dolayısı ile Hristiyan misyonerler, imparatorluğun her yerine rahatça giderek buralarda dinlerini yayma fırsatı bulmuşlardır. Romalıların temin ettiği ticarî ve iktisadî sistem ve emniyet sayesinde Pavlos, bu imparatorluğun çeşitli yerlerini gezme fırsatı bulmuştur.

Hristiyanlığın, Yunan felsefesinden pekçok şey aldığını, Sokrat'ın ortaya koyduğu ahlâkî prensiplerin Hristiyanlar tarafından benimsendiğini de ifade eden Habib Said, sanki Roma imparatorluğu, başlangıcından itibaren Hristiyanlığı himayesi altına almış gibi bir mesaj veriyor. Halbuki Romalıların Hz.İsa'ya yaptıkları baskılar ile başlayan tahakküm ve tahammülsüzlükleri, Petrus ve Pavlos'un ve daha başka pekçok Hristiyan azizinin öldürülmesi ile artarak devam etmiştir. Başta Petrus ve Pavlos olmak üzere birçok Hristiyan, Roma'da faaliyet göstererek oradaki Yahudi' topluluklar arasında Hristiyan cemaatler oluşturmuşlardır. Ancak Roma yönetimi bu çalışmaları yüzünden onlara şiddetli cezalar vermiştir. Yazarın, Yunan hayranı olduğu çağrışımını uyandıran ifadeleri de dikkat çekicidir. Yunan felsefesinin bir süre dünyayı etkilediği inkâr edilemez. Ancak bu felsefî düşünceler orada mı doğmuş ve gelişmiştir, yoksa başka yerlerde doğup geliştikten sonra, Yunanistana taşınması neticesinde mi orada ortaya çıkmıştır? Bu hususu tam olarak araştırmadan yazarın bütün payeyi Yunanlılara vermesi dikkat çekicidir.

Tarih boyunca gerek Yunanlılar ve gerekse Ermeniler, diğer Hristiyan milletler ve devletler tarafından daima el üstünde tutulmuş ve hak etmedikleri övgü ve himayeye mazhar kılınmışlardır. Aslında diğer Hristiyan milletlerin Yunanlılara karşı duydukları sempatininin temelinde dinî bir motif yatmaktadır. Hristiyanlar, Yunan kültürünün Hristiyanlığa büyük katkısı dolayısı ile, Yunan milletine hayranlık duymaktadırlar. İnciller başta olmak üzere bütün kutsal yazmalar Yunanca olunca, Yunanlı ne yaparsa yapsın, aslında ne kadar haksız olursa olsun, batılıların gözünde o, daima haklıdır. Çünkü İncilin hizmetkârı olan bir milletin çocuğudur. Habib Said de bu duyguları beslediği için yukardaki sözleri söylemiştir.

Hristiyan dünyasının,Yunanlılara duyduğu bu sempatinin aynısını Ermenilere karşı duymasının da gerisinde dinî bir motif vardır. Hristiyan kaynaklarına göre, dünyada Hristiyanlık dinini devletin resmî dini olarak ilân eden ilk devlet, Ermeni devleti imiş. Bu olay Ermenilere, diğer Hristiyan milletler nezdinde büyük bir itibar ve prestij sağlamakta ve Ermeniler de bu hadiseye bağlı olarak, aslında haksız oldukları birçok hususta hep haklı imiş gibi muamele görmekte ve diğer Hristiyan devletlerin himayelerine mazhar olmaktadırlar. Dış politikada Türk hariciyesinin, bir türlü çözmeye muvaffak olamadığı bazı hadiselerin temel sebeplerini anlayabilmesi için, bu noktayı gözönünde bulundurması, bu açıdan olaylara bakması gerekmektedir.

İncillerin dili konusunu kapatmadan önce akla şöyle bir soru daha gelmektedir: İlk İncil müsveddelerinin İbranice yazılmalarına rağmen, bunların sonra kaybolmaları, İbranice yazılmış olan İncillerin de hemen Yunancaya çevrilmesi ve İbranice nüshaların kaybedilmesi, bütün İncillerin, Risalelerin, Yeni Ahidin bütün kitaplarının, hatta Yeni Ahid ile beraber Eski Ahi-din tamamının Yunancaya çevrilerek Kitâb-ı Mukaddesin tamamının Yunanca yazılması, Yunan kültürünün gerçek Hristiyan kültürünü assimile ederek onu tahrif ettiği sonucunu doğurmaz mı? Hristiyanlık öncesi Yunan felsefesi kadar, putperest Yunan kültürü de bu dini etkileyerek onu bozmuş olamaz mı?